"Çamur at izi kalsın" yahut da "Kar suyu kaçırmak" gibi bir şeydi Kıyat Paşa'nın sözleri... Fenerbahçe Kulübü'nün, Yüksek Divan Kurulu toplantısında söylenenler bir kulağımızdan girip, çıkmamalıydı aslında... Bu kulübün saygın, eski bir yöneticisi, kamuoyuna açık ve seçik, bazı mesajlar verdi... Bu mesajları verirken de, rahatsız olan kesim, sanki başkalarından bahsediliyormuş gibi, sessiz kaldı... Bilerek ve isteyerek... HHH "Şampiyon bile olsak, bu seneler Fenerbahçe tarihine beyaz sayfa olarak geçmeyecek" diye haykıran Kıyat Paşa, yönetici olarak kaldığı dönemlerdeki çirkinliği anlattı... Atilla Kıyat'a göre, Aziz Yıldırım'ın, bu yönetim tarzı sürdükçe, kimi alırlarsa alsınlar başarı gelmeyecektir... "Fenerbahçe'yi sevgisizlik, saygısızlık bu hale getirdi" sözünün altını kalın bir çizgi ile çizmek gerekir aslında... "Sevgisizlik ve saygısızlık..." Bu kulüpte, hele Fenerbahçe gibi bir kulüpte olmaması gereken iki büyük çirkinlik, ne yazık ki yıllardır bu imparatorluğun tahtına kurulmuş, yerinden kalkmıyor... Zaten, başkalarına güven duymayan, gazetecileri hor görüp azarlayan, küfredenlerden hangi saygıyı bekleyebiliriz ki? Futbolcusunun bile dövülmesine adı karışanlara, hangi sevgiyi besleyebiliriz ki? Kendi aralarında bile şeffaf olamayan, birbirinden "Köstebek" diye şüphelenen bir yönetim, hangi doğru adımı atabilir ki? HHH Atilla Kıyat'ın dürüstlüğü karşısında onu ancak, kirli oyunlarla, basının önüne "Yem" diye atma gayretleri "El Sahaf" yakıştırmalarına, yönetimden kimse karşı çıkmazken, işin şekli şemali ve rotası çizilmişti çoktan... Çünkü bu yönetimde "şakşakçı" ve "Başüstüne" ekipleri at oynattığı müddetçe, yanlış adımlardan asla vazgeçilmez... Kıyat Paşa'yı, kendilerine benzetme gayretlerinin bir netice vermemesi yüzünden "Kurban" seçilmesinden daha doğal ne olabilirdi? Ve sonunda, uyuşturucu kullandığını itiraf eden bir kişinin, Fenerbahçe'nin başında yeri olmaması gerektiğini savunan Atilla Kıyat'a, "Buyurun, yol sizin" deyip veda ettirmiştir... Kıyat Paşa, aylar sonra itiraflarını her gün bir gazete manşetlerinde değil, Yüksek Divan Kurulu toplantısında dile getirdi... Kimseden korkmadan, çekinmeden... Heyhat... HHH Bir zamanlar, "Aziz Yıldırım'ın satın aldığı basın" diye hedef gösterilen bazı yayın organlarında, Atilla Paşa'nın sözleri ya hiç yer almadı, ya da çok küçük sütun bulabildi... Ve bir defa daha, Fenerbaçe'nin neden bu hallere düştüğü, neden doğruların değil de, yağcıların sözlerinin yer bulduğu anlaşıldı... Sevgili üstad Hıncal Uluç, hep haykırır: "Fener'in kötüsü, Galatasaray'ın iyisinden daha fazla basında yer bulur" diye... Fenerbahçe burnundaki Galatasaray Tesisleri'ndeki bayrağın yırtılması, yahut da Galatasaray'ın maçlarda uğradığı hakem hatalarının görmemezliğe gelinmesi Sayın Uluç'u çileden çıkarır hep... Amma... Kıyat Paşa'nın, tarihi ve de bir kulübün yamukluğunu gözler önüne seren itirafları, kendi çalıştığı gazetenin Anadolu'daki, spor sayfalarında yer bulamaz... Çuvaldız, bir kere daha yanlış adreslere batırılırken, iğneden hiç haber alınmaz nedense? Basın, neyin haber olacağını, ilkeleri çiğnemeden, menfaat gözetmeden değerlendirmelidir... Bunu da öğretecek kişilerin başında Hıncal Uluç gelir... Ama önce çalıştığı gazetenin spor sayfasında adaletin ve haberin ne olduğunu, birilerine anlatması gerekir...