Meslek aşkı... Ciddiyet... Hedef... Devamlılık... Ve kararlılık... Bunların hiç birisinin yan yana bulunmadığı tek meslek, teknik direktörlük müessesesidir... İş akitlerinin, bir saniyede yapılıp, bir saniyede çöpe atıldığı, atılırken de, kimsenin pişman olmadığı bir mesleğin sahiplerinin, hepsini suçlamak büyük yanlışlık olur; doğru... Ama içlerinde öyle bir kesim var ki, onların işleri hep tıkırında, göbekleri hep fıkırtıdadır... *** İşte, gazetecilik, işte, teknik direktörlük... Meslektaşının başarısını çekemeyen iki meslek... Mecburiyetten gelip gitmeleri bile şans olarak niteleyen "kısmet" diye etrafına iteleyen bir anlayışın "basitliğinden" çıkıyor bütün mesele zaten... Spor basını, arasına sızan "tepeden inme" kimseler yüzünden, ciddiyetini ve itibarını kaybetmiştir bu ülkede... Meslek kuruluşumuz TSYD (Türkiye Spor Yazarları Derneği) yeniden yapılanma yolunda, mutlaka önemli adımlar atmalıdır... Her önüne gelenin, her eline "Hamili kart yakınımdır" notu tutuşturulanın "spor yazarı" yapılmasından kurtulmalıdır bu meslek... Gerçek gazetecilerin ekmeğine göz diken, koltuğunu altından çekenlerin, kim olursa olsun, belli bir süreçten ve TSYD'nin "eğitiminden" geçmeden, gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında görülmesinin, tüzük maddeleriyle yürürlüğe konması şart olmuştur artık... Çünkü hiçbir mesleğin altı, böylesine kolay oyulamaz asla... *** Şansal Büyüka'nın başında bulunduğu Lig TV, bizim mesleğin gurur duyduğu ama o oranda da yozlaştırıldığı yerdir... Orası, otobüslerin değil, boşta kalmış teknik direktörlerin "ihtiyaç molası" verdiği dinlenme tesisidir adeta... Kim işsiz hopp, Lig TV... Anlat hocam anlat... Biraz heyecanlı konuş, diğer meslektaşına salla ki, mola uzun sürmesin... Kendi mesleğinin erbaplarına ihanet edercesine, sadece, gelecekte bir takımın başına teknik direktör olma hesapları yapanların yeri olma özelliğini itina ile koruyan Lig TV, yolcu ettiği hocaların yerine yenilerini de bulmakta asla zorluk çekmez... Biri gelir, diğeri gider bu tesisten... *** Ümit Kayıhan sonunda bir yere attı kapağı... Aybaba'nın Bursaspor'u bıraktığı gün ve saatte, Mesut Bakkal da G.Birliği'ne veda etti... Ve anında görüntü... Aybaba hoop G.Birliği'ne... Hoop Güvenç Kurtar da Bursaspor'a... Daha dünün, genç hoca adayı, Ergün Pembe bile takıldı, bir süre önce Lig TV'de kendisi gibi mola veren Erdoğan Arıca'nın peşine... Mehmet Özdilek, Güvenç Kurtar, İlker Yağcıoğlu... Pek yakında Oktay Derelioğlu, Cem Pamiroğlu... Tabii bunların bir kısmı televizyondan ücret talep etmeyen hocalar... Niye etsinler ki... Bedava reklamın parası mı olur? Teknik direktörlerin bu ligdeki sirkülasyonları, sadece Lig TV'nin kabahati değil tabii... Esas suçlu Futbol Federasyonu şüphesiz... Kurs açar, diploma verir, 7 bine yakın teknik direktörü salar ortaya... Ama belli bir gurubun arasına giremez bu 7 bin kişi... Çünkü Lig TV'ye çıkma şansları yoktur... Çünkü onların bindiği otobüs, buradan geçmez ki... *** Eğer, şimdilik her yaptığı "hoş görülen" bu Futbol Federasyonu, tarihimizin en silik federasyonu kimliğinden çıkmak istiyorsa, radikal kararlar almak zorundadır... Yoksa okların tam üzerine çevrildiği, işlerin iyi gitmediği bir anda, üstelik mukavelesinin bitmesine iki yıl kalmışken Fatih Terim'in zamanını, maaşını ikiye katlayarak yeniden anlaşmak marifet değildir... Tüm noksanlara rağmen, takımlarımızın UEFA Kriterlerine uyumluluğunun kefili olmak, para cezaları ile kulüp değil, seyirci cezalandırmak, stat çevrelerini, polis ordusu ile sardırmak marifet değildir... Yapabiliyor musun? "Bir teknik direktör, bir sezonda, aynı ligde sadece bir defa takım çalıştırabilir" kararını, çıkart da görelim bakalım... "Futbolumuzu, Lig TV'ye çıkarak iş bulan teknik direktörlerden kurtar..." "7 bin tane, takım bekleyen hocaya imkan sağla" Liglerimizi, birkaç kişinin oyuncağı olmaktan kurtar... Ama nerdeee... Devir hâlâ "Padişahım çok yaşa" eyyamcılığından çıkamadı ki... Adamını bulanın, adam olma prensiplerini işlettiği kuralı bozulmadı ki... Bir defa olsun "Böyle gelmiş, böyle gider" anlayışını silmek için, bu ülkede hiç mi gönüllü yok?