İnsanlar vardır... Dinlerken ağzınız açık kalır... Sohbetin, bilgi ile karışımını, nefis bir tabak içinde karşısındakine sunarlar... "Yemede yanında yat" cinsinden, sevginin, dostluğun, ortama hakimiyetinin ustasıdır bunlar... İnsanlar vardır, o konuşurken en derin uykulara bedel bir tembellik içine girersiniz... Ve insanlar vardır, sadece hükmetmeyi, karşılarındakini aşağılamayı ve "Dediğim dedik, çaldığım" düdük" diyen hakimiyetçi zihniyette olan... Bunlardan, kaçarcasına uzaklaşmak istersiniz "Aman aman" diye yaka silkersiniz... Ali Şen 'in Türk spor basınındaki yeri bambaşkadır... Daha bugüne kadar, aleyhinde yazı yazmaktan bıkmamış, usanmamış gazetecilere bile, bir gün olsun sitem etmemiştir... Bir gün olsun, onlarla mahkeme koridorlarında karşılaşıp, adalet önünde hesap sormamıştır... Sevmediği insanların sayısı zaten bir kaç kişiyi geçmez... Onlarla bile karşılaştığında, başını asla yana çevirmez, selâmını esirgemez... Ali Şen olmanın kolay olmadığını işte o zaman anlarsınız... Hayata, hep en güzel köşelerden bakan Ali Şen, dünyaya sadece toz pembe bakmaz, onu, pembe hülyaların mutlaka yaşanması gerektiği bir yer olarak değerlendiren kişidir... Onun için, her dakikasını doya doya değerlendirir, kırıcı olmaz, etrafına neşe saçar, bilgi aşılar... Bir insanın, kendisine kucak açan bunca seveni olduktan sonra, hayata daha bir mesuliyetle bağlanması da olağandır aslında... Bu yüzden, spor dünyasının vazgeçilmez ismidir Ali Şen ... Tanımadığı ama araya hatırlı kişileri koyarak kendisine ulaşanlara bile yardım elini uzatır Ali Şen ... Geçtiğimiz hafta, Bodrum Yalıkavak'taki inanılmaz güzellikteki çiftliğinde bizlere saatlerini ayırırken, bazı enstantanelere bizzat şahit olduk... F.Bahçe marşı çalan telefonunu açtığında, karşısındaki insanı tanımakta önce zorluk çekti... Sonradan hatırladı... Meğer, Avrupa Gümrük Başkanlığı için bir seçim yapılmış ve bu seçime girmek isteyen bizim delegemiz, Ali Şen'den aracı olmasını istemiş... Ali Şen de "Ben kendisine Balkan ve Danimarka delegelerinden 5 oy alırım" garantisini vermiş... Seçim yapılmış ama bizim adayımız sadece 5 oyda kalmış... Yani Ali Şen'in garanti ettiği 5 oy... İşte Ali Şen böylesine ufku geniş, her konuda, her uzantıdaki kollarıyla Avrupa'yı, hatta dünyanın sayılı ülkelerini kucağına almış bir kişidir... Ve bir de bakalım madalyonun diğer tarafına... 2 Ağustos'taki F.Bahçe'nin ağır toplarının Bodrum'da biraraya geldiği toplantıya... Burada, yılların gazetecisi, F.Bahçe'nin her kötü gününde gözyaşlarını tutamayan, sarı-lacivertli renkler için canını bile verecek kadar sevgi ve aşk dolu Hulki İlgün tüyler ürpertici bir açıklama yapar... Hulki ağabey'in de şahit olduğu bir ortamda, kombine bilet almak için F.Bahçe Kulübü'ne gelen, bir değil, aynı zamanda birkaç gazetenin de spor sorumlu müdürü, Aziz Yıldırım'dan öyle bir okkalı küfür yiyor ki, anlatılamaz... Hakaretlere maruz kalan yeni nesilin, genç spor müdürü, cevap bile veremez Yıldırım'a... Zannederler ki, ertesi gün sorumlu olduğu gazetelerde, Aziz Yıldırım'ı yıldırım gibi çarpacak... Heyhat... Yediği küfür, azar ve hakarete "Yarabbi şükür" demekle yetinir bu genç müdür... Bütün bu hakaretlere sebep nedir bilir misiniz? F.Bahçe eski basın sözcüsü Atilla Kıyat'ın itiraf ve Yıldırım yönetiminin yamukluklarını açıkladığı Yüksek Divan Kurulu'ndaki konuşmanın sayfada neden yer bulduğu... İşte size, Türk sporundan ve F.Bahçe'den iki portre... Birisi, taraftarın iki defa davet edip, takımı şampiyonluğa ve kupalara taşıdığı, yedi düvelle barışık, hayatı ve insanları seven bir başkan... Diğeri de, istemediği yazıları sayfaya koyan, muhabir ve müdürleri azarlayan, hakaret eden, 6 yılda bir şampiyonluk yaşayan bir diğer başkan... F.Bahçe'nin gücünü, değişik alanlarda kullanarak, sevimsiz hale gelen birisine mi, yoksa adı F.Bahçe ile hep anılan, buram buram kültür kokan, canlı bir ansiklopedi ve entel kişilikli Ali Şen'i mi kucaklarsınız? İkisi de babamızın oğlu değil ama, sevgimizi, saygımızı paylaşacağımız insanı da nasıl seçeceğimizi bilmemiz gerekir...