Ne güzelmiş, bir bahar havasında stada koşmak... Ne güzelmiş, gündüz gözüyle keyifle maç izlemek... Ama bütün bu güzelliklerin yanında, sahada oynanan futboldan da hoşnut kalmalı insan... Üstelik sahanın zemini de bu zevkin içine edecek kadar çirkin olmayacak tabii... Güngören Stadı sözde İstanbulspor'un evi... Nerdee... Sarı-siyahlı rengi mumla arasanız bulamazdınız dün... Beşiktaş, şampiyonluğa kendisini ortak eden seyircisinin desteğini, burada da sürdürürken bizden bir kırık not daha aldı... Ne zorları vardı ki, Erman Toroğlu'nun ne eşcinselliğini bıraktılar, ne sülalesinin namusunu... Vali orada, emniyetin üst yüzey yetkilileri orada, bir el hareketi ile tribünlerin bu ayıbını susturacak Serdar Bilgili orada... Hepsi seyirci... Sahadaki Orhan Erdemir de, Toroğlu'na "Ohh, iyi oluyor" der gibi umursamaz... İstanbulspor, ligin ilk yarısında topladığı puanları yeme psikozu içinde dün de kimseleri yanıltmadı... Gol atarken bu kadar zorlanan bir takım tarihte görülmemiştir... Bal yapmayan arı gibi, sağa sola saldırıyorlar... Değil bal yapmak, popolarındaki iğneleri bile batıracak güçleri yok... Daha karşılaşmanın ilk 10 dakikasınnda, iki pozisyon yakaladılar... Gol için her şey müsait... Ama beceriksizlik var ya, işte o İstanbulspor'un yakasına yapışmış bir türlü bırakmıyor... Üstelik bir de ikramı çok seviyor sarı-siyahlılar... Beşiktaş'ın attığı iki golde de Yozgatspor'a nazire yaparcasına, iki imkan tanıdılar, sonra da altından kalkamadılar... Beşiktaş'ta dün bir isim vardı ki, gol attı, sahayı enlemesine - boylamasına defalarca katetti ve sonunda güne mührünü bastı... İlhan, belki de Beşiktaş'taki en verimli oyununu dün Güngören Stadı'nda sergilerken, şımarıklıktan, sahte yere düşmelerden, tribünleri tetiklemekten uzak, harika bir pazar pikniği yaşattı taraftarına... Siyah-beyazlı takımda Ronaldo, Tümer ve de İbrahim'i diğerlerinden ayrı tutmak lâzım... Dün onlar da gerçek birer savaşçı gibi, saldırdılar, rakibin moralini, gücünü kırmak için didindiler ve hem üç puanı, hem de kaytaran arkadaşlarını sırtladılar... Ali Eren'siz seyrek diş gibi duran defansa, Erman'ın ve Tayfur'un savrukluğuna rağmen, Beşiktaş dün üç puanı cebine koyarken, her hafta verdiği kötü sinyallere bir yenisini daha ekledi... Beşiktaş, sadece günü değil, geleceği de kurtarmanın tedbirlerini şimdiden almalı... Yoksa, her şey çok geç olabilir...