Beşiktaş'ta "şekil değişmiş, hoca değişmiş ne fark eder" diyenlerin çoğunlukta olduğu bir karşılaşmaya hazırdık hepimiz... Sahada kimliklerini kaybetmişlerin vereceği mücadele "ne kadar olur" diye soruyordu herkes birbirine... Kalede Rüştü'ye acıyordu düne kadar o taraftar... Çünkü önünde oynayan dörtlü defansın, birisi kötü değildi ki... Hata yapma yarışına giren Ekrem, İbrahim Toraman, Ferrari ve İsmail'in elle tutulacak pek yanları yoktu ki... Herkes gibi, işte bu peşin hükümlülükle İnönü'ye geldik... Ama öyle bir yanıldık ki... Bu Beşiktaş, özlenen Beşiktaş'tı sanki... Ve sonunda bu Beşiktaş için "Daha önceleri neredeydin" demek hakkı doğdu bizlere... *** Tayfur Havutçu, daha düne kadar Schuster tarafından tribüne itilmiş birisiyken, birden kendini teknik direktör olarak bulduğunda, taraftarların zaten fazla bir ümidi ve beklentisi yoktu... O sadece bir ağabey edasıyla kadroyu kuracak ve sahaya çıkaracaktı, hepsi bu. Zaten Schuster ne yapıyordu ki... Karşılaşmanın başında biraz hızlı tempoda gözüken Beşiktaş'ın istekli oyununu, karşılaşmanın sonuna kadar götürebileceğine ihtimal vermedik önce... Ama geriye düştüğü anda bile bu hızını kesmedi siyah-beyazlılar... Koşmayan, pres yapmayan yoktu... Kayserispor'u dar alana sıkıştıran, onların pas trafiğini yakın oynayarak kesen siyah-beyazlı takım, bu alışmadığımız görüntüsü ile herkesi şaşırttı... *** Kayserispor, Ziani ve Amrabat ile kontratağa kalktığında, Beşiktaş defansını zaman zaman zor durumda bırakıyordu yine de... Nitekim ilk yarıda Ekrem'in savunmadan bihaber mücadelesi Kayserispor'a Zalayeta ile öne geçme şansı verdiğinde "Eski tas, eski hamam" sözcüğü geldi aklımıza... Ama... Ta ki, Bobo'nun çıkıp, yerini Almeida'ya bıraktığı dakikaya kadar... İşte o an Beşiktaş adeta kimlik değiştirdi... Almeida çaktı önce... Sonra Ernst, sonra da Quaresma, sonra bir daha Almeida... Sahne yıldızlarla doldu bir anda... Kayseri'nin skoru dengeleme çapaları, sadece penaltı tesellisinde kaldığında, Beşiktaş, çoktan noktayı koymuştu bile...