"Kurt kocayınca kuzunun maskarası olurmuş" ya. Üst üste gelen yenilgilerden sonra Beşiktaş'ı herkes gözüne kestirmeye başladı. İşte dün olduğu gibi. Kupada hiç bir iddiası olmayan Sarıyer, buna rağmen bir sürpriz peşinde koştu. Ama rakibin futboluna değil, onun sadece adına yenildi. *** Sergen, Tümer gibi ustalarını ister istemez ilk 11'e alan Tigana, gençleştirme operasyonuna bir anda son verdi sanki. "Boğulursam böyle boğulayım" der gibiydi. Defansta Gökhan Zan'ın fizik üstünlüğünden faydalanıp, sadece sağ kanadında Ali Güneş ve Ali Tandoğan'ı hücuma sokan Tigana'nın taktiğinde sahaya asla bir estetik görüntü yayılamadı. Çünkü iki usta Sergen ve Tümer, günlerinde değildi. Üstelik yaş ve görüntü olarak oyuna dinamizm katması beklenen İbrahim Akın'ın da her zamanki savruk oyunu, futbolun güzellik zincirlerindeki kopuk halkaydı sanki. *** Kleberson'un son haftalardaki isteksizliğinden biraz olsun sıyrılmış görüntüsü ise Beşiktaş'ın tek artı tarafıydı. Genç Gökhan Güleç'in ilk yarının ortalarında bulduğu gol bir organize işin değil, Sarıyer ceza alanındaki bir karambolün ürünüydü. Koca 45 dakikada koca Beşiktaş, Sarıyer kalesini işte bu gol ile ancak bir defa yoklayabildi. Burhan'ın tecrübesinden yararlanan Boğaz ekibinin, siyah-beyazlı atakları keserken hiç zorlanmaması Sarıyer'e her dakika cesaret aşıladı. Eğer ilk yarıda Cordoba'nın iki hatasından faydalanabilselerdi, oyunun gidişatı Beşiktaş açısından hiç de iç açıcı olmazdı. *** Siyah-beyazlı tribünlerin bir türlü önlenemeyen küfür hastalığı dün geceyi yine karartan çirkinlikti. F.Bahçe'ye edilen ağır sözleri toplu halde sarfedenler, takımlarının bu hallere düşmesinin baş sorumlusudur. Onların tribünde korku salmakla ulaşacakları hedef kendilerine değil, takımlarına büyük zarar veriyor. Kötü futbola esir olmuş bu Beşiktaş'ın, hafta sonunda o küfür edilen F.Bahçe'den ucuz kurtulması nasıl imkansız ise o tribünlerin uslanması da o kadar zor geliyor bize.