İnsanın gözlerine inanası gelmiyordu... Figo, Roberto Carlos, Raul, Hiero, McManaman, Morientes... Böylesine dünya futbol klasmanında üst seviyelerde kendisine yer bulmuş, yıldızlar ayağımıza gelmişti... Onlar "Süper Kupa"da başlarına gelen felaketi bildikleri için birazcık korku ve tedirginlik içinde G.Saray'ın karşısına çıkmışlardı... Ve biz G.Sarayımız'ı dünyanın 1 numaralı takımı Real Madrid'i devirecek güçte gördüğümüzden bu İspanyol ekibini gözümüzde asla büyütmemiştik... Biliyorduk ki, G.Saray'ın futbol anlayışı korku ve titreme üzerine değil, cesaret ve galibiyet üzerine kurulmuştu... Dün gecenin başlangıcındaki muhteşem tribün görüntüsünde böyle düşünüyorduk, böylesine ümitliydik, böylesine heyecan doluyduk işte... *** Dünyanın en iyi hakemlerinden Collina'nın düdüğü ile ümitlerimiz de atağa kalktı... Sanki iyi şeyler olacakmış gibi G.Saray'ın ve bilhassa Hagi'nin istekli oyuna başlayıcı yüreğimize su serpti... Ama o da ne? G.Saray'ın Real Madrid defansına 40-50 metrelik havan topu gibi pas göndermesini anlayamadık... Hierro'nun organizasyonundaki İspanyol defansını bu anlayışla yarmak Lucescu'nun hangi parlak zeka ürünüydü ki? Nitekim her kaptırılan top kalemize dalga dalga geri döndü... Adamlar defansta 7 kişi, orta sahada 7 kişi, hücumda 7 kişi... Öylesine boş alanlara kaçıp topa hükmediyorlardı ki, G.Saray'ın orta sahası 10 dakikada çöküverdi... *** Figo denilen 100 milyon dolarlık adamı tribünler "Yuh" sesleriyle frenlemek istedi... Ama nafile... Önce Helguera, sonra da Makelele hevesimizi, sevincimizi, umudumuzu boğazımıza düğümleyiverdi... Bu işin ikinci yarısı da vardı tabii ki... O ilk yarıdaki G.Saray öylesine bir şahlandı ki, öylesine istek doluydu ki, işte bu bizim gerçek G.Sarayımız'dı... Önce Ümit, sonra Hasan ve Jardel Real'in havasını söndürüverdi... Fark bekleyen biz olduk... Saç - baş yolduran biz olduk... Tam yolun sonu derken, işi İspanya'ya bıraktık... Şimdi onlar düşünsün... Biz ümitliyiz, biz azimliyiz...