İsteme sanatı!

A -
A +

Varsın; sabah işe, akşam eve gelişler olmasın... İstanbul'un felç olan trafiğinde, her gün, yüzlerce sinir hastası çoğalması kimin umurunda... Dünyanın en pahallı akaryakıtını kullanan bizlerin, oluk gibi yaktığımız benzine itiraz edecek durumumuz yok ki... Nasıl olsa, 700 bin lira çıkışlı bir yakıtı, üstüne 2 milyon koyup satanlar keyiflerinden dörtköşe... Sabrımızın sınırlarının geniş olduğunu bilenler, çare üretmek yerine el ovuşturursa, soyulanlar biz olup, onlar kasa doldurursa, biz niye konuşuruz, yazarız çizeriz ki... *** Geçen hafta da, İstanbul'un düğüm olan trafiğinden dert yanmıştık... Çünkü, herkesin derdi, bizi de germişti... Semtten semte, şehirler arası gider gibi vakit harcarken, metrelerce kazıp, santim santim asfalt dökenlerin, "Bu sıkıntılar çekilecek, ne yapalım" demeleri tek çare oluyorsa, yazık bu İstanbul'a... Bir iki gün önce, bir milletvekili, Sayın Valimiz Muammer Güler, Başkan Kadir Topbaş ve kalabalık bir heyet, kolkola Brüksel'e gitti... Seyahatlerinin amacı turistik değil, 2010 yılında, İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olması projesi için adaylık başvurusunu yapmaktı... Yani, her köşesi köstebek yuvası gibi kazılmış, çalışmaların ağustos böceği misali keyifle (!) yapıldığı, insanların canından bezdiği bu kent, 2010 yılında 8-10 milyon turist daha fazla ağırlayacak... Demek ki, 5 sene sonra trafiğimiz sular seller gibi akacak... Allah hepimize önce sabır, sonra ömür versin... *** Hayal dünyasında yaşamak bambaşka bir duygu... Hani bazen rüyamızda kendimizi "Süpermen" gibi havalarda uçuyor görürüz, herkese tepeden bakıp, yardıma koşarız ya; işte boş saatlerimizi değerlendirirken de, kurduğumuz hayallerin bundan farkı yoktur... Bir karış sakala rağmen, kendisini Bratt Pitte gibi görüp, yürüyüşünü değiştiren, kolundaki bayanı Angelina Jolie gibi takdim eden hayal tüccarları, zamanımızda hiç de az değil... Çünkü kimisi, bu İstanbul'da git-gel yaparken kafayı üşütür, kimisi de otobüste, otomobilde vakit geçirirken, böyle senaryolar yazar her zaman... Çünkü vakit bol, sabır sonsuz, enayilik diz boyudur... Yollar bizim ama geçit veren olmadıktan sonra, bize ne bu İstanbul'dan... *** Biz bu İstanbul için, maketleri elimize alıp olimpiyatlara talip olmadık mı? Hani şuraya 100 binlik stat, şu semtlere 10 tane mükemmel salon, havuz, velodrom v.s. hayalleri içinde kandırma politikası gütmedik mi? Yemediler... Hem de defalarca gittik kapılarına, yine yemediler... Çünkü onlar, İstanbul'da minibüslerin 14 kişilik kapasitelerine rağmen, 30 kişi ile dilediği yerde durup, dilediği yerde indi-bindi yaptırdığını bilmiyorlar mıydı? Onlar, Olimpiyat Stadı'na ulaşmak için, en az 5 saat harcamak gerektiğinin farkında değiller miydi? Onlar, kaldırımlarında her an kapkaç, soygun, kırmızı ışığın İstanbul için sadece süs olduğunu, yol isteyene yan gözle bakıldığında şişlendiğini hiç görmediler mi sanki ? Ve onlar, on binlerce insanın, pazar yeri çöplüklerinden topladıkları artıklarla, ocaklarında aş kaynattıklarını hiç duymadılar mı? *** Ülkemizde halledilmesi gereken dağ gibi meseleler, gelecek için içimizi karartırken, başkasına şirin gözükme çabaları içinde olmamız ne tuhaf... Sporu, şiddet olarak algılayanlar, bakınız, yurdun dört bir yanında, her hafta eylemlerini cesaretle sürdürüyor... İstanbul'da daha geçtiğimiz hafta oynanan derbiden sonra yine kan aktı... Sivas'da, İzmir'de, Mersin'de, İzmit'de, Konya'da, Zonguldak'da, yumruklar, tekmeler, taşlar, sopalar, bıçaklar havada uçuştu... İzmir'de Karşıyakalı taraftarlar, ellerinde içkiler, televizyon basarak, canlı yayında terör estirdi... Güvenini kaybettiğini anlayan Futbol Federasyonu, seçim kararı alıp, hakemini, MHK'yı, PFDK'yı, Tahkim Kurulunu hizaya getirmek için, kendini ve futbolu ateşe attı... FİFA'dan gelmesi garanti, kaçınılması imkansız yüz kızartıcı cezalar, başımızda "Demoklesin kılıcı" gibi duruyor... Ve biz, tüm çirkinlikleri yok sayıp, herkese şirin gözükmek için, boyanıyoruz, süsleniyoruz ve yollara düşüyoruz... Şu Çin atasözü, bizim bu günümüzü ve geleceğimizi özetlemiyor mu? "Bir yıllık varlık istersen buğday; on yıllık varlık istersen ağaç; yüz yıllık varlık istersen insan yetiştir..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.