Kötü günündeki F.Bahçe, önemli adamlarının yokluğuna rağmen, iyi günündeki Beşiktaş'ı yenerek, zirveye büyük bir adım attı... Gözlerin, hakem İsmet Arzuman'ın yapacağı hatalarda olduğu gecede, siyah-beyazlı takım çok net gol fırsatlarından yararlanamazken, F.Bahçe, sadece ustalık kokan golleriyle üç puanı kapmasını bildi... *** 45 bin seyirci... Saracoğlu'nun müthiş büyüsü... Bütün bunlara, Beşiktaş'ın en usta ayakları Tello ve Nobre'nin sakatlıkları da eklenince, maç öncesi ibre tamamen F.Bahçe'nin tarafına kaymıştı... Ama o da ne ? Daha dakika 3 ve Bobo, Carlos, Lugano ikilisinin arasından Delgado'nun usta pasını, aynı ustalıkla değerlendiriyor... Beşiktaş'tan beklenilmeyen ve F.Bahçe'nin hiç beklemediği bu gol şaşkınlığının, bir tesadüf olmadığını ilerleyen dakikalarda daha iyi anladık... Çünkü ilk yarıda oyunun tek hakimi Beşiktaş olmuştu... Kaçan goller hep Volkan'ın koruduğu kaledeydi... Bobo'nun, Burak'ın vuramadıkları pozisyonlar, hiç de öyle yabana atılacak cinsten değildi... *** F.Bahçe'nin ürkek başladığı karşılaşmada, defans ileri çıkamazken, kanatlardan sadece Vederson'un bindirmeleri vardı... Sağ kanatta son haftaların flaş ismi Gökhan'ın, sadece savunma anlayışı içinde forvetine destek verememesi, orta sahada Aurelio'nun bile defans bloğunun önünden fazla uzaklaşamaması yüzünden, ilk yarı, F.Bahçe için kâbus oldu... Sarı-lacivertli takım, Beşiktaş'ın sol kanatta İbrahim Üzülmez'in, Serdar Özkan ve Burak tarafından yalnız bırakılması sonucu bulduğu fırsatları değerlendirmek için çabaladı... Nitekim Serdar Özkan'ın lüzumsuz korneri, F.Bahçe'ye golü getiren pozisyon oldu... Zaten sarı-lacivertli tribünlerin en mutlu olduğu pozisyonlar, ya frikik, ya da korner atışlarıydı dün... İkinci yarı başladığında manzara yine aynıydı... Beşiktaş'ın sakin, daha akılcı futbolu, F.Bahçe'nin, "Şu maçı kendi seyircim ve sahamda kazanamayacak mıyım" telaşı... İşte bu anlayış ev sahibinin işini zora sokan etkenlerdi... 2001 yılından beri yedeklikten kurtulamamış, birisinin ayaklarına, futboluna sığınmış dünkü F.Bahçe'de, buram buram golcü arandı her dakika... Ama ancak golcü adam yokluğunda akla gelen Semih, 61. dakikada F.Bahçe'yi güldüren adam oldu yine de... Bu onun şansı olduğu kadar, son haftaların en formda kalecisi Hakan'ın büyük ikramının afiyetle mideye indirilişiydi aslında... Bir büyük takımın kalecisi, bloke edeceği bir topu, rakibin ayaklarına teslim ederse, sonuç da kaçınılmaz olur tabii... *** Beşiktaş'ın sadece bir 45 dakika göze daha hoş gelen futbolu, ikinci yarıda yerini, kondisyon zafiyetine bırakınca, Roberto Carlos'un koca F.Bahçe'yi ayakta tutan futbolu geceye damgasını vurarak, sarı-lacivertli takıma çok önemli bir 3 puanı getirdi... Alex'in sakatlık nedeniyle hayalet gibi dolaştığı, defansın, Burak, Delgado ve Bobo'nun baskısı yüzünden yerinde çakılı kaldığı, orta sahanın, rakibe kaptırılmasında, Deniz , Vederson ve Aurelio'nun eksik kaldığı, Beşiktaş'ın daha üstün gözüktüğü derbide bu defa kural tersine işledi: "İyiler her zaman kazanamaz" >> BENİM YILDIZIM Beşiktaş'ın, şok golüyle eli ayağı titreyen, seyirci ve saha avantajını yeterince kullanamayan F.Bahçe'de dün gece bir kişi, hem tecrübesini, hem klasını, konuşturarak takımını ateşleyen adam Roberto Carlos'tu...