Bazı futbolcuların, klâslarına rağmen, neden yedek kaldıklarını merak eder dururuz... Ya sakatlık, ya takım oyununa adapte olamamaları, ya da bilmediğimiz bir başka nedenlerden, hep saha içine özlemle bakar bunlar... İşte bir örnek... F.Bahçeli Önder Turacı... Hani "Zico varsa, ben yokum" diyerek, yönetime rest çekip giden, sonra da Aragones'in gelişi ile tekrar F.Bahçe'ye dönen Önder... Ve o Önder, geçtiğimiz haftaya değil, lige damgasını vuran adamlardan biri oldu... ** Milyonlarca insanın gördüğü, oy çokluğu ile karar verdiği elle atılan bir gol sonrası "Elime çarpmadı, omzumla attım" sözcüklerini sıralarken, yalan söylemediğine sadece kendisi inanan biriydi Önder... Oysa bir emek hırsızlığına imza atar gibi, rakibin moralini, gardını, puanını düşürmüşken ve de en önemlisi bir "Fair Play" ödülüne sahip olacakken, Önder, neden klâs futbolcu olamadığını, neden yedek kaldığının açılımını yaptı... Keşke hiç konuşmasaydı... Keşke, konuşup da, bir yalanın içine batmasaydı... Keşke F.Bahçe'nin "elsiz" de kazanabileceğine inansaydı... Keşke kendisini ayıplatacağına alkışlatsaydı... Balık kaçtı, Önder'in ellerinden... Ve kaçan balık "Fair Play" balinasıydı aslında... Hasan Doğan hatırına Futbol Federasyonunun bu kadar rahat, eleştiri oklarından uzak yaşantısının tek nedeni, rahmetli Hasan Doğan'a olan saygıdır... Bu mirası, Merkez Hakem Komitesi ile en kötü şekilde kullanan Özgener Yönetimi, hiçbir dönemde yaşanmayan, yardımcı hakemlerin, lig sıralamasını bu kadar değiştirdiğine şahit olurken, yatıp kalkıp Hasan Doğan'a dua etmelidir... Daha yolun yarısında tonla hata, tonla bayrak, tonla düdük... Emeklerin, bozuk para gibi harcanmasına isyan, ligin ikinci yarısında önlenemez hale gelirse, bu federasyonu, Hasan Doğan'ın ruhu da kurtaramayacaktır... Bir çırpıda satış... Anadolu'nun "Şampiyon aramızdan çıksın" diye göbeği çatlıyor... Ama lider Sivasspor'un başkanına bakınız... O, Mehmet Yıldız'ı iyi paraya satacağını söylüyor... İşte tipik Anadolu zihniyeti... Bir elinde Yıldız, bir elinde cüzdan... Paralar gelsin, yandan, yandan! Torpilli şerbetçi Şerbetçilik, aslında güzel bir meslektir... İnsanlara ağız tadı veren, onları lezzet yönünden mutlu eden bir ustalıktır şerbetçilik... Herkesin, kıvamını tutturamayacağı bir incelik gerektirir bu meslek... Beğendirmenin zorluğunu, kolaya indirgemek gerekir... İçenlere "Ohh" dedirtmek zorundadır şerbetçi ustaları... Bizim meslekte de bol miktarda bulabilirsiniz değişik şerbetçileri! Bu işi, suya şeker katarak yapılan basit bir meslek gibi gören aramızdaki şerbetçileri atlamak olur mu? Onlar, taraf oldukları takımların ayıplarını görmemezliğe gelerek, değişik bir yol tuttururlar köşelerinde... *** Ercan Saatçi, müziğine lâf söyleyemeyeceğimiz ama şansın da köşe yazarı yaptığı bir isimdir... Çalıştığı gazeteden, spor dünyasının "1 numaralı" isimleri kovulurken, onun sütunları ise, enlemesine, boylamasına büyüklük kazanmıştır... Ama o, Türkiye'nin konuştuğu "elle atılan" bir golün varlığından bile bahsetmez yazısında... Oysa televizyondan yazdığı maç kritiğinde, bu olayı detaylı bir şekilde gördüğü halde, tuttuğu takımın sevdasına, kör olup çıkıverir okuyucusunun karşısına... Öyle ki, tartışmalı o gol pozisyonuna uzaktan, yakından değinmeyen tek yorumcu olma şerefine (!) de erişir bu bulunmaz damat... Sanki F.Bahçe'nin, böylesine yağcılara ihtiyacı var... Demek ki; spor basınının içine balıklama dalanların, spora katkıları böyle oluyor... Bir taraftan nabız tutuyor, bir taraftan da bağırıyor bunlar: "Şerbetçiii geldiii... Şerbetçiii"