Kansere tur bindiren adam...

A -
A +

"En büyük zafer, hiç düşmemek değil, her düşüşte kalkabilmektir." Bir insan düşünün ki, hep ayakta kalmayı prensip edinmiş. Vücudunu ve beynini saran, ömrünü kısaltmayı gözüne kestirmiş kanser illetine meydan okuyarak "Ben asla kolay yenilmem" diyen bir gladyatör gibi, içindeki düşmanla savaşmış. 3.454 kilometrelik "Fransa Turunu" son model bir Jaguar'la değil, metre metre pedal çevirerek tamamlamış. Hem de 7 kez... Hem de, üst üste 7 kez... Ve sonunda demiş ki: "Artık bu şeref bana artık yeter." Lance Armstrong'un hikayesi, hem acınacak, hem de ibret alınacak bir yaşamın kesitidir. O, kendisine çevrilen namlunun ağzından fışkıran kanser mermilerine karşı, tüm dünyaya bir azim göstermiştir: "Göğsünüzü değil, düşüncelerinizi ve yaşama aşkınızı, tüm kötülüklere kalkan ediniz." O, kendisine tanınan yüzde 40 yaşama ihtimalini, yüzde 100'e çıkarmak için, ümitsizce ölüme değil, ümitle zaferlere kucak açmış birisidir. Bir çırpınışın bile, insanı su yüzünde bir saniye tuttuğunu hesaplarsak, Armstrong, onbinlerce kere bastığı pedallla, kansere teslim olmamıştır. Ve bu umutsuz hastalığın, onu beyninin taa derinliklerine kadar saran kolları, ne şans ki; Armstrong'u elinden kaçırmıştır. İşte bu yüzden, 102 yıllık bir mazisi bulunan "Fransa Turu" şimdi artık "Tour de Lance" ismiyle anılıyorsa, bu şeref "Kanserin alıp götüremediği" Lance Armstrong'un 7 kez kürsüye üst üste çıkmasının alışkanlığının mükafatıdır. Belki de, aylarca kemoterapinin yıpratıcı etkisine teslim olan ama, her kaybettiği molekülünü, spora olan inanılmaz aşkıyla çoğaltan Armstrong için, bu amansız hastalık bir nevi doping olmuştu. Armstrong, kanser hastalığına karşı giriştiği meydan savaşından, 5 ay gibi bir zamanda zaferin ucunu görürken, tekrar bisikletine kavuşmanın coşkusunu yaşamış birisidir... En kahraman askerler bile, savaşlarda mutlaka yara alır... Armstrong'un da, kanserle girdiği savaşta kaybettiği tek şey, testislerinden biri oldu... Ama ya kazandıkları ? Yaşama bağlılığına yaptığı makyaj... Alp ve Prene dağlarının sarp yokuşlarında pedal basmak keyfi... Ve de "Fransa Turu'nu" 7 defa üst üste kazanarak, dünyanın en önemli spor olayını gerçekleştirmesi... Daha ne olsun ki ? Bisiklet tekerlekleri üzerinde dönen bir hayat felsefesiyle Armstrong, sadece günü düşünen, kazandıklarıyla ömrünün büyük bir bölümünü sırt üstü yatarak geçirmeyi düşünen, nice sporculara en büyük örnektir. Mesleği futbolculuk olmasına rağmen, antrenmanlarını, düz koşularla geçiren, maç gününü Reina'larda, Laila'larda bekleyenlere en iyi derstir Armstrong... İnsanlığa; davranışlarıyla, sporcu ahlâkıyla bağdaşmayan hareketleriyle, kötü örnek olanların, hisse alacakları en büyük hocadır Armstrong... Mücadeleyi, spor alanlarında değil, saha dışında kazanmak için çırpınanlara "Kaybetmemek için önce kararlı olun" nasihatını vererek, trajedileri, zafere dönüştürmenin sırlarını herkesle paylaşmak isteyen bir semboldür Armstrong... O büyük adam, omuzuna sığdıramadığı başarı apoletleriyle, spor tarihinde, artık sayfalarda kalmayı düşünüp giderken, sanki bizlere, Sezen Aksu'nun "Sarı odalar" dizelerindeki kısa ama anlamlı sözcükleriyle bir şeyler hatırlatıyor gibiydi: "Hadi yerime koy birini koyabilirsen..." "Hadi bakalım, unut unutabilirsen..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.