Türkiye nelerle uğraşıyor, F.Bahçe kiminle... Bir anda 75 yolcusuyla tarihe karışan Konya uçağı... Bir yanda, 25 yaşında, üstelik doğum gününde kalp krizine yenilen bir gencecik sporcu... Bir tarafta IMF, bir tarafta savaş dürtüsü... Başımızın üstünden karabulutlar bir türlü eksik olmuyor... Belimizi doğrultmaya kalkışsak, anında sırtımıza bir sopa... İçimiz kan ağlıyor, dışımız birilerini rahatsız ediyor... Türkiye ağlıyor, Türkiye'nin başı dumanlı... Kafasına estiği gibi ülkesine giden Ortega, yaklaşık bir ay sonra, o da lütfen, Türkiye'ye döndü... Yaşadığı yerleri gazete röportajlarında gördük... Eşeği bağlasanız durmaz... Yoksulluk kol geziyor... Açlık sınır tanımıyor... Üç kuruş için adam doğranacak kadar dolu bir insan topluluğu... Yağmaların her saat yaşandığı bir köy... Bizim Doğu Anadolu'nun, en kuş uçmaz, en kervan geçmez diyarından daha garip... İşte bu hazret, 8 milyon dolarını peşin aldığı 22 milyon dolarlık Ortega'nın F.Bahçe'yi terk edip, keyfince bir ay kaldığı mağara köyü... Kendini, Türkiye'de bulunmaz "Hint kumaşı" gibi kabul ettiren, başkanını, yöneticisini, hocasını, arkadaşının emeğini takmayan Ortega'nın, her an yine kaçacağı yer... Türkiye'ye "lütfen" dönmeden önce, menajeri vasıtasıyla haber gönderen Ortega'nın şu saçma şartlarına bakınız: "Savaş çıkarsa, Türkiye'de bir dakika durmam." "Kampta tek yatarım." "Ceza meza kabul etmem." "Annemi de İstanbul'a isterim." "Mukavelemdeki özel maddeleri isterim." Bunlar sadece bildiklerimiz... Bundan sonra yeni istekleri mutlaka olacaktır... Göreceksiniz, savaşı bahane edip, ligin ikinci yarısının 9. haftasındaki Adana deplasmanına "Saddam'ın füze menzilinde" diye gitmemeye bile kalkacaktır... Kaptanlığı isteyecek, belki de yeni yıldızı parlayan Semih'i kıskanıp harcamaya bile yeltenecektir... Geçmişinde, bu gibi defoları bulunan bir kişinin, hoca kovdurması, yanında oynadığı yıldızların ayağını kaydırması, hiç de sürpriz olmayacaktır... Huylu, huyundan vazgeçer mi? Bu Ortega'dır, ne yapsa yeridir... F.Bahçe'de, yıllardır ters orantılı denklem, bir türlü çözülememiştir... Birincisi "sportif başarı", ikincisi "tesisleşme" Nedense, gelen yönetimler bu iki hamleyi bir arada yürütemezler... Çoğu zaman, sportif başarı arzusu, tesisleşmeyi her zaman sollar... Çünkü, taraftara şirin gözükme, koltuğu sağlamlaştırma, tamamen sportif başarı ile eşdeğer tutulmuştur... Başkan Yıldırım'ın yıllardır tesisleşme konusundaki çabasını tabii ki alkışlıyoruz... Ama bu başkan, ne yaptıysa, ne ettiyse, sportif başarıyı 5 senede, sadece bir defa yakalayabilmenin ezikliği altında, son hamlesini yapmak üzeredir... İşte Ortega'ya tanınan sınırsız hoşgörü bundandır... Çünkü Yıldırım, Ortega'nın tek başına bile, F.Bahçe'yi şampiyon yapacağına, kendisini şartlandırmıştır... Emir büyük yerden ya... Yöneticisi, hocası bu yüzden Ortega'nın kölesi... Oğuz Çetin'in büyük bir hırs, yenilik ve başarıya susamışlık içindeki çalışması, gerçekten takdir edilecek bir tutum... Ama Ortega'nın "Demoklesin kılıcı" gibi F.Bahçe'nin üzerinde durması, göreceksiniz en büyük kâbus olacaktır... Genç Semih'in, formda Ceyhun, Hakan, Abdullah, Ali Güneş ve de iyileştiğinde Serhat'ın, kadroda yer bulma arzuları, Ortega'nın kaprisleri önünde, dileriz kaybolup gitmez... Bir kulüp, eğer cebine parasını koyduğu bir futbolcusunun önünde böyle eğiliyorsa, biz en çok, sarı-lacivertli formayı giyme, hizmet etme arzusundaki gençlere acırız... Bu takımdan Revivo ve Rapaic gibi büyük yıldızlar, bir çırpıda dışlanırken, üstelik 5 yıl içindeki tek şampiyonlukta en büyük imza sahibi oldukları halde kovulurken, Ortega'ya bunca iltimas, ne yöneticilik, ne de takım anlayışında yer bulur... Karga bile, kemiği yutmadan önce gerisini ölçermiş... Bir insana yaranmak uğruna, dileriz F.Bahçe'ye ve onun parasına yazık olmaz...