
Yıl 1936...
New York'taki Yankee Stadyumu'nda müthiş bir ağır sıklet boks maçı var...
Bir tarafta Amerika'nın o güne kadar yenilgi yüzü görmemiş ismi Joe Louis, diğer yanda da Alman Max Schmeling...
12. raunda gelindiğinde, yere boylu boyuna uzanan ve nakavt olan Joe Louis...
Bu mağlubiyet onun tattığı ilk yenilgisi üstelik...
O an, Dünya Şampiyonluğu bir anda el değiştirip Amerika'dan Avrupa'ya taşınıyordu...
Kimsenin hazmedemediği, beklemediği, sadece Almanya'nın sevindiği bir taşınmaydı bu...
Max Almanya'da bir kahramandı artık...
Hitler'in o dönemler Naziler'in "Ari ırk" savunması, tüm dünyada Almanlara karşı bir nefretin doğmasına sebep oldu...
Bundan Dünya Şampiyonu Max Schmeling de nasibini aldı...
Artık o da bir Nazi gibi algılanıyordu...
Oysa ki, Nazilerin Yahudileri bir bir toplamasına gizliden gizliye karşı çıkarak, iki Yahudi çocuğunu da evinde saklamayı göze alarak, Hitler gibi düşünmediğini haykırıyordu adeta...
HİTLER'İ BİLE DİNLEMEYEN ADAM
1938 yılı geldiğinde Joe Louis ile rövanş maçına çıkmayı kabul etti Max...
Hitler, muhtemel bir yenilgiyi de düşünerek Max'ın Amerika'ya gidip dövüşmemesini, yenildiği takdirde Almanya'nın büyük prestij kaybedeceğini belirterek, onu bu maçtan vazgeçirmeye çalıştı...
Ama Max, bütün baskılara rağmen, rövanşı yapılmamış bir dünya şampiyonluğunu kabullenemeyeceğini belirtip, Gestapo'nun, SS'in tüm engellemelerine rağmen Amerika'ya gitti...
Yine aynı salon ve yine karşısında ilk yenilgiyi tattırdığı, 12. raundda nakavt ettiği Joe Louis...
Ama bu defa roller değişti...
Ve ilk raundun 124. saniyesinde Max nakavt...
Max ülkesine döndüğünde artık karşısında onu istemeyen ve yok edilmesini isteyen Hitler vardı...
Askere alırlar Max'ı...
Cephenin en ön saflarına yerleştirirler...
Ölsün de dönmesin diye...
Eline "Al şu esiri götür" diye, düşman saflarına gönderirler, yufka yürekli Max, esiri serbest bırakır...
Savaş bitti ama Max işsiz kaldı... Açtı, susuzdu...
Müttefik askerlerin kendisine Nazi muamelesi yapması yüzünden sıradan bir vatandaştır artık...
46 YAŞINDA TEKRAR RİNGDE
Çareyi, ilerlemiş yaşına rağmen tekrar boks yapmakta buldu...
İki maçını kazandı...
Kazandığı parayla bir çiftlik aldı...
Bir gün karşısına Coca Cola'yı Almanya'ya getirmeye çalışan bir yetkili çıktı...
Ve Max'ın şansı yaver gidip, iyi para kazandı...
O kazandığı paralarla bir zamanlar ilk yenilgiyi tattırdığı, ilk raunda yenildiği Joe Louis'e yardım etti...
Bakın nasıl:
Bir gün yolu yine Amerika'ya düştü Max'ın...
O yendiği, yenildiği adamı, Joe Louis'i aradı ilk iş olarak...
Onu kenar mahallelerden birinde üçüncü sınıf bir barda kapıcılık yaparken buldu...
Arkadaşlıkları ve Max'ın yardımları ile devam eden beraberlikleri, Louis'in ölümüne kadar sürdü...
Max'tan başka kimsenin sahip çıkmadığı o büyük şampiyon için, ölümünden sonra ağıtlar yakıldı...
"Kaybımız, cennetin kazancıdır" diyenlerden tutun, "O Amerika'nın sembolüydü" gibisinden nice cilalı sözler söylendi ardından...
Max ise, ölümüne çok üzüldüğü Joe Louis için en yürekten konuşan insan oldu yine de:
"En büyük servetim, Joe ile ringde paylaştığım o özel duygular ve onu en güçlü olduğu zamanda yenmiş olmanın gururuydu."
Joe'nun cenaze masraflarını bile o karşıladı...
HERKESE DERS OLACAK HİKAYE
İşte bu anlatılan hikaye gerçeğin ta kendisidir...
Ve yakında Türkiye'de de gösterime girecek "Max Schmeling" isimli filmin özetidir bu...
"Kara Ren'in Süvarisi" diye isim takılan Max Schmeling'in, sadece sporcu değil, insani duygularının anlatıldığı ve tüm insanların ders alması gereken bir eser olarak, spor aşkı ile dolu herkesi bekliyor Max Schmeling...
Herkesin birbirini adeta yediği; ayağını kaydırmaya çalıştığı; kazanmak için her yolu denediği; günümüz spor anlayışını da çürüten bir geçmiş gerçek hikayedir bu...
Ve de "Spor kardeşliktir, dostluktur" sözünün en güzel örneğidir Max Schmeling...