Karalama sanatı Kimse merdivenleri trabzanlara tutunarak çıkmıyor... İlla ki birilerinin omuzları gerekiyor nedense... Varsın, altta kalanın canı çıksın... Varsın, kendinden başkasının adı da malı da batsın... Kimin umurunda? Aslında, Türkiye'nin şartları, bazı saçmalıkları ve üçkağıtçılığı gerekli kılıyorsa, birilerini ayıplamamamız gerekiyor... Amma... Onlara hep kızarız... Yüz defa suyun dibine batırsak, bir defa da dışarı çıkartmak aklımıza gelmez... Nedense onlar, bir direğe bağlanmış profesyonel boksör gibidir... Bizler onları kum torbasına benzetip, vurup da vururuz... Aparkat, kroşe, direkt... Yer misin yemez misin? Kimden mi bahsediyoruz?.. Hakemlerimizden... Hani asla vazgeçemediğimiz, su gibi ihtiyaç duyduğumuz, ama içtikten sonra da "Şükür" diyemediğimiz hakemlerimizden... Kendini doğru dürüst savunamayan, böyle bir hakları da bulunmayan hakemlerimize yaptığımız haksızlığın dozajını gün geçtikçe daha da artırıyoruz... Ayıp ediyoruz ama derecesini de bilemiyoruz.... Hakem sahada mutlaka hata yapar... Yapıyor da... 90 dakika, kafasını 22 oyuncuya ve bir futbol topuna endekslemiş hakemler, yüzlerce pozisyonun bir iki tanesini kaçırıyor veya yanlış değerlendiriyor diye nedense hep lanetleniyor... Onlar şamar oğlanı ya... Bir hırsız gibi görülüp "Malımızı, emeğimizi, alın terimizi çaldı" gibi çeşitli ithamlarla milletin önüne bir suçlu gibi çıkartılıyor... Hepimiz savcıyız... Hepimiz hakimiz... Adamcağızlar savunmalarını bile yapamadan hüküm vererek biletlerini kesiyoruz... Bir hata, bin hataymış gibi karara yazılıyor... Oysa onların kitabında "Bir maçta yüzde kırk hata yapan hakem, başarılıdır" kuralının olduğunu çoğumuz bilmiyoruz... Ama ne yazık ki, illâ ki birilerinin "Şeker" görüneceği programlarda, hep "Acı" reçeteler yazması prim yapıyor nedense... Hep hakemlerin aldıkları paralarda birilerinin gözü vardır... Ama onları eleştirenlerin milyon dolarları nasıl götürdüklerinden kimse bahsetmez... Sahada saniyenin onda biri zamanda karar vermek zorunda olanları, televizyon ekranlarında tekrarlarla, ağır çekimlerle ipe gönderenlerin neler götürdüklerinden kimse bahsetmez... Dünyanın her yerinde spor programları yapılıyor... Onlarda da hakem hataları var tabii... Ama bu yayınlarda, tekrarlar ve "Oynat Zühtücüğüm" gibi lâflar yok... Eğer bir program adil şartlarda yapılacaksa, pozisyonu bir defa ve normal akışta seyredip yorum yapılsın da görelim bakalım... Ama bazıların işine gelmez bu... O beğenmedikleri hakemleri eleştirerek köşe dönenler, nedense "Velinimetlerini" hep aşağılayıcı kelimelerle rencide ederler... Kolay para kazanmanın, kolay yolu... Bir edebiyat heveslisi, Balzac'a yeni yazdığı romanın müsveddelerini getirerek fikrini öğrenmek istemiş... Büyük romancı bunları okuyup, şöyle demiş: "Yavrum... Bu eseriniz iyi değil... Şöhret olmak için daha da kuvvetli yazmanız lâzım... Ama siz, yine de bunları saklayın... Meşhur olduktan sonra yayınlarsınız..." Biz kimlerin bir zamanlar ne olduğunu bilenlerdeniz... Meydanı bu kadar boş bulanlar, ellerindeki oyuncağı her ne kadar eskitseler de, yamayıp yamayıp gözlerimizin içine sokuyor... Bundan 50 yıl önce bile yapılan hatalar, günümüzde nedense hiç hoşgörülmüyor... Çünkü hoşgörü içine girseler, birileri milyon dolarlarından olacak... Devir, çirkinlik devri... Devir, çamur at izi kalsın devri... Devir, birilerinin sırtından şöhret olma devri... "Tavşanı tazı tutar, çalımı avcı atar" ya... Atın bakalım, atın dostlar...