Karanlığa yolculuk

A -
A +

Futbolu, sadece sahada koşuşturma ile oynanan ve milyonları heyecanlandıran bir oyun olarak görmemeli insan... Futbol; peşine milyonlarca insanı takıp sürüklüyor ama esas sürüklediği ise rantçılar ordusu... "Bedava sevgi olmaz" anlayışını yürekten söylemeseler de "yan cebime koy" mantığı içinde, zoraki sevgilere kucak açar bazıları... Taraftarın, karşılıksız seveni ile, buram buram menfaat kokan ilişkiler içindekileri görüp ayıklayamamak, aslında, basit ve plânlı düşüncelerin topluma kötü yansımasıdır. *** Yılların taaa gerilerine gittiğimizde, stat tribünlerinde her dönemde hep bir lider belirmiştir. Bunlar, bazen kendiliğinden, bazen de yöneticilerin tayinleri ile halka mal olmuştur. Kalabalık grupların sevip de peşlerine takıldıkları, bir orkestra şefi gibi saygı duydukları bu kişiler, ne yazık ki günümüzde geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Nerede "Karıncaezmez Şevki?" Nerede "Manol?" Onlar, bir zamanların sevgi yumağına sarılan liderleriydi. Saygı görür, saygı gösterirlerdi. Onlarda, vurdulu kırdılı edebiyat değil, dostluğun, güzelliğin ve "gerçek takım aşkının" meyveleri yeşerirdi hep... *** Eskiden, ekmek arası köfte ile maça koşanlar, şimdi alkol komasına girecek kadar demlenip, haplanıp, öfkelenip tribünlere doluşuyor. Çünkü, zamane yöneticileri, müthiş iş birliği içinde oldukları tribün liderleri ile iyi geçinmek, onları kendi saflarında tutabilmek için harcadıkları gayret ve maddi destekle, Frankeştayn büyüttüklerinin farkına varmadılar düne kadar... Deplasman masrafları karşılanan, tomarla biletleri ellerine sunulan liderler, yine de, doymak bilmeyen isteklerle, her seferinde yönetimlerin karşısına çekinmeden ve kabadayı tavırları içinde çıkmaya başladı ve istek sınırlarını genişletti. Kontrolden çıkan insanları zaptetmek zorlaşınca, verdikleri eli değil, kollarını da kaptırdıklarını çoook geç fark eden bu yöneticilerin, artık bu saatten sonra yapacakları bir şey kalmadı. Bugün F.Bahçe Başkanı Yıldırım, tribün liderleri ile "oturum üstüne oturum" düzenliyor. Onların isteklerini asgariye indirmek için, bir noktada fikir birliği yapmak istiyor. Hâttâ, belli bir grubu hedef alıp, onu tribünlerden, yine başka tribün liderleri ile silmek istiyor. *** Son Sivasspor maçında, Beşiktaş'ın başına gelenleri gördük... Kötü gidiş için sabrı taşan 3 tribün tepki gösterirken, "kapalı"da yer alan "Çarşı grubu" onlarla birlikte değil, onlara karşı tepki koydu. Ve sonunda adeta bir tribün iç savaşı çıktı... Ve o "Çarşı grubu" kendisini satılmışlıkla, rantçılıkla suçlayan diğer tribünlere resmen savaş açtı. O gün, saha dışına taşan olaylar, kesinlikle bitmeyecektir. "Çarşı grubunun" dağıtılmasını isteyenlere, bu grubun verdiği cevaplar; işin ne boyutlara geldiğini gösteriyor: "Çarşıyız biz Çarşı... Sokaklar evimiz, meyhaneler mekanımız... Şarap şişeleri sermayemiz... Çarşı severse kimse tutamaz... Çarşı ağlarsa kimse susturamaz... Çarşı kaybolursa, kimse bulamaz... Dinle sosyete çocuğu dinle... Hayatında kaç defa polisle çatıştın, kaç defa babanla kavga ettin, kaç defa cebindeki son kuruşu Beşiktaş için harcadın... Doğru yaptığımız için bizi bitirmek istiyorlar... Çarşı bitmeyecek, bitirilemeyecek..." *** İşte 21. yüz yılda fanatikliğin ölçüsü... Biz ailelerin, çocuklarıyla birlikte statlara koşmasını istiyoruz. Küfrün, şiddetin, korkunun, tehdidin kol gezdiği o statlara, güzellikleri davet etmek istiyoruz. Diliyoruz ki, maçlar kardeşlik havasında geçsin, herkes koltuğunda evindeymiş gibi rahat rahat karşılaşma izlesin... Dost geldikleri maçtan sonra, kol kola dostça ayrılsın... Polisimiz, sabahın köründen, gecenin karanlığına kadar, fanatikleri kovalamasın, kollamasın... Medya, saha dışı olayları değil, futbolun güzelliklerini yazsın, görüntülesin. Hep istiyoruz. Ama bizim isteklerimiz, tribün liderlerinin istekleri karşısında "devede tüy" kalıyor... *** Rantın, menfaatin "tuş" ettiği futbolumuz, iktidar hırsının koluna girmiş gidiyor bir yerlere... Ama o gidilen yerin sonunda ışık yok ki... Spor anlayışımızda "Buraya ölmeye geldik" yahut da "Vur, kır, parçala" gibisinden tahrik boyutları büyük ve topluma zararlı kışkırtmaların yer aldığı tribünlere, aklı başında kimi davet edebilirsiniz ki? Yeşil sahaları "Roma gladyatörlerinin" arenası gibi görüp, ille de kan ister gibi, baş parmağını yere doğru çeviren, sonra da keyiften sigarasını tüttüren bir toplum anlayışından kurtulacağımız günleri boşuna bekler gibiyiz. Yönetici, tribün lideri ve onların peşine takılan taraftar profili, bu duygular içinde olduğu müddetçe, futbolumuzu hep musalla taşında yatar bulacağız biz... Ve "Allah sonumuzu hayır etsin" diye dua edeceğiz hep...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.