Ohh be... Dünya varmış... Sezon başından beri sevenine, tanıyanına kurdeşen döktüren o Beşiktaş gitti artık... Şimdi kendisine hayran bırakan, futbolu adam gibi oynayan Beşiktaş geldi... Emeğinin, terinin hakkını alan bir Beşiktaş var artık... *** Trabzonspor'un başına çorap ören A.Bilbao, dün cin çarpmışa döndü İnönü'de... İnsan gerçekten üzülüyor Trabzonspor'a... Bu İspanyollar'a nasıl elenilir, diye... Ama bu defa karşısında bulduğu takım, lokum değil, demir leblebi idi... Büyük bir iştahla geldikleri ikinci seferlerinde Türkiye'de tüm dişleri kırıldı... Aç geldiler, aç gittiler... Beşiktaş'ın daha maçın birinci dakikasında ablukaya aldığı İspanyollar, zavallı hallere düştüler çoğu zaman... Carew'e, Sergen'e, Ali Güneş'e kırmızı ışık yakıp, durduramamanın ezikliğiyle bir Avrupalı takım görüntüsünden çok uzaktılar... *** 26 dakika geciken gol geldiğinde sadece son vuruşu yapan Ali Güneş'i alkışlamak haksızlık olur... O goldeki pay sahipleri çok fazlaydı çünkü... Önce Del Bosque tabii... Ali Güneş'i daha önce savunmanın sağ tarafında en arkada bırakan Del Bosque, bu defa fikir değiştirmişti... İbrahim Toraman'ı ilk defa defansın sağına monte edip, sürati ve ortalarıyla daha fazla iş üretecek Ali Güneş'i hücuma yakın oynatarak Beşiktaş'a atak zenginliği getirdi... Ve golde inanılmaz pay sahibi Carew'i de kutluyoruz... Bir top bu kadar güzel saklanır, bu kadar nefis kaleye taşınır ve bu kadar süper Ali Güneş'e sunulur... Sanki iki sevgiliyi buluşturmuştu Carew o dakikada... Sanki nikah kıymıştı adeta... *** Tribünlerin bir de "delisi" vardı dün gece... İbrahim Üzülmez... Adeta üç kişilik oynadı... Zaptedilemeyen boğa gibiydi... Peşinde koşanlar kasap değil, hiç Avrupalı'ya benzemeyen İspanyol efeleriydi.. Yakalayamadılar onu... Gecenin en parlak yıldızı Carew'in ve de İbrahim Akın'ın son noktayı koyduğu anda, tüm emekler, tüm çırpınışlar karşılığını buluyordu... Sanki Kartal, UEFA Kupası'na doğru gece uçuşuna başlamıştı...