Kaza kurşunu

Çok inatçı bir milletiz... Başbakanımız inatçı, parti liderleri inatçı, siyasiler inatçı... Okuldaki öğretmen, dersanedeki öğrenci, sokaktaki satıcı inatçı... Manken peşinden koşan zamparalar, televoleye çıkmak için can atanlar, nişanlı, sevgili, dost değiştirenler inatçı... Hepimizin başında Allah'tan Rahşan Hanım gibi inatçılar yok... Hiç olmazsa dilediğimiz zaman evden dışarı çıkıyoruz, dilediğimizde eve giriyoruz...  Şimdi, futbolcu piyasasının kızıştığı günümüzde de bir inatçılık furyasıdır gidiyor... F.Bahçe, Brezilya'ya mı sefer düzenliyor, haydi bütün diğer takımların da rotası Brezilya'ya... G.Saray birisine talip mi oluyor, haydi, arkasından Beşiktaş da aynı futbolcuya odaklanıyor... Beşiktaş'ın kancayı taktığı bir isim, bu defa G.Saray'la savaş çıkartacak sebep oluyor... İnat ki ne inat... Sanki futbolcu kalmadı piyasada... Okan misali genci Ç. Dardanel'de göremeyenlerin gözleri, G.Birliği'ndeki parlaklığından yeni yeni kamaşıyor... Hazıra konmaya alışmışlar bir kere... İşin içine bir de inatçılık girince, gece kulüplerinde, çıplak tenlerin üzerine serpilen dolarlar, bu defa futbolcunun ayaklarına seriliyor... O dolarların hesabı yok, o dolarların borç ilmiğini kulübün kasasına geçirdiğinden kimsenin haberi yok... Gelecek yok, yatırım yok, hesap yok, kitap yok...  Sergen, futbolunun pek hatırlanmadığı doksan dakikaların en bol olduğu futbolcu... Neredeyse tam 5 yıldır "düz koşu" ile hocalarını uyutuyor... Hâttâ hatırlarsanız, Zeman, F.Bahçe'deyken yaptığı bir açıklamada, Sergen için "52 antrenman yaptırdım, bunun 49'unda onu görmedim" diye dert yanmıştı... Ama o Sergen, F.Bahçe, G.Saray, Trabzon ve Beşiktaş dörtgeninde hâlâ at oynatıyor... Hâlâ bulunmaz Hint kumaşı... Senede 5 maç, ya oynar, ya oynamaz doğru dürüst... Ama Sergen hep gündeme oturur yine de... Bonservis problemine rağmen, vazgeçilmezliğini hep korur... 6 aydan beri sakat olduğu için, antrenmanlarını başka plâtformlarda yapan Sergen, spor sayfalarından daha çok, magazin sayfalarında boy gösterirken bile, Beşiktaş ile G.Saray'ın "Yalvarmalarını" çok iyi kullanmasını bilmiştir... Bu futbolcunun ilerlemiş yaşına bakmadan ve daralı kilosuna rağmen paylaşılmaz olması, Türk futbolu için gerçekten bir zavallılıktır...  İş burada bitmiyor ki... Şimdi tuturdu bir "10 numara" istemeyi... Beşiktaş'ı yıllarca önce yüzüstü bırakıp gitmiş birisi, aradan geçen yıllara ve ihanete bakmadan "10 numara benim" diye ukalâlık ediyor... Peki, Beşiktaş'ın 10 numaranın tapusunu verdiği Ahmet Dursun kayıkçı çırağı mı? Üstelik, Sinan Ergin, kaş yapayım derken göz çıkarmaya devam ediyor... Neymiş efendim, eğer Ahmet Dursun "10 numara" benim derse ve Sergen de ısrarını sürdürürse, 10 numaralı forma iptâl edilirmiş... Vah sevsinler çözümünüzü sizin.. O değil miydi, F.Bahçe'ye gittiği gün "Doğma büyüme Fenerli'yim" diyen... Beşiktaş'a geri döndüğünde, Sergen'e, hemen isteklerini sıralatıp, ukalâlık ettirenler, siyah - beyazlı formanın asaletini ona, bir defa daha hatırlatmak zorundadır...  Lucescu'nun her zaman iyi bir teknik direktör olduğunu savunan bir - iki kişiden biriyiz... Ama Rumen hoca, görülen o ki; Beşiktaş'ta saçma sapan problemlerle karşı karşıya kalmaya hazır olsun... Sergen'in kaprisleri hiç de bitecek gibi değil... Bir de, tribünleri diskoya davet eden Nouma'nın şovları buna eklenince, seyreyleyin siz cümbüşü... Ahmet Dursun'un haklı isyanı, İlhan Mansız'ın futbolcuya yakışmayan kabadayılığı da işin tuzu biberi olacak... Kenar yönetiminde de menecer Sinan Ergin'in ayrı telden çalması da, sahadaki koroya davul zurnayla eşlik anlamına geleceğinden, biz Lucescu'ya şimdiden acımaya başladık doğrusu... Bir hocanın durduk yerde sırtı bu kadar kaşınır mı? Kovulanlara bu kadar muhteşem kucak açan Beşiktaş yönetimi, ateşle ve barutla oynar gibi, siyah-beyaz rengi, hangi başarılara taşıyacak bunu şimdiden kestirmenin mümkünatı yok... Savaşa bu kadar dağınık ve başıbozuk bir ordu ile giden kaç komutan tanıyorsunuz? Bu askerler kaza kurşunu ile şimdiden birbirlerini vurmaya başladı bile...