Kazık ve yazık!

A -
A +

F.Bahçe başkanlığında 12. yılına giren Aziz Yıldırım'a sorsalar ve deseler ki:"103 yıllık mazisi bulunan bu takımın yediği en büyük kazık nedir?" Aziz Yıldırım, kendi sebep olsa da; paraları tıkır tıkır kendisi saysa da; onu bu takımın başına bela eden o olsa da; yine de bu soruya, "Güiza" cevabını verir eminim ki... Bunca eleştiriye rağmen, adam hayatından memnun... Daum, ilk on birde, ilk onu düşünüyor... Semih'in kenarda paslanması... Taraftarın isyanı, hiç umurunda değil... Daum zannediyor ki, Türkiye'de iki kupa, Avrupa'da finale kadar gidecek yol, Güiza'nın ayaklarına mahkum! O ayaklar, karavana atmaya devam ettikçe, taraftarın beyninin tasının atması Alman hocanın bir kulağından giriyor, öbüründen çıkıyor... Bizim bilmediğimiz bir beklentisi var onun... Tribünlerin geyik muhabbetlerinde "Allah düşmanımın başına bile, Güiza gibi birisini vermesin" diyenlerin isyanları, Daum'un teknik direktörlük kariyerinin verdiği olgunluk ve tecrübeyle hissettiği başarı trendi "nev-i şahsına münhasır" bir güzellik galiba... Başkan Aziz Yıldırım bile, yaptığı hatanın farkında... Güiza'nın, her maçta kaleci çalıştırmasına, sinirinden gülüp geçiyor... Ve onun çıkmış kısmetlerine; sezon başı ve devre arası nazlanmasına rağmen, biletini kesip gönderemeyişine kahrediyor... Belki biz görmeden, kafasını duvarlara da vuruyordur... Ama Güiza'nın umurunda mı?.. Yalandan "Küçük Emrah" pozlarıyla, ekranlara gelen bu sevimli (!) İspanyol, koca F.Bahçe'nin güçlü kadrosunda kaynayıp gidiyor... Gidiyor ama milletin kaşıkla götürdüğü yerde o kepçesini Aziz Yıldırım sayesinde F.Bahçe'nin kasasına daldırıyor... Afiyet şeker olsun... "Güiza'yı, değil Fener'de, düğünümde bile oynatmam" (F.Bahçeli bir taraftar) Servet'i harcamak Bu Hollandalı hocalardan, Türk futbolunun çekeceği var... İşte Rijkaard... Türk Milli Takımının adam bulmakta zorlandığı stoper mevkiinde en sağlam adam olan Servet, şimdi G.Saray'da yedek kulübesine mahkum... 90 dakikada 90 hata yapan Uğur'u, Barış'ı görmeyen Rijkaard, ara transferde güç katması için G.Saray'a getirdiği Jo ve Giovani'ye "kıyak" yaparken, Servet'e "makas" atmayı marifet sanıyor... Jo ve Giovani 3 ay sonra "Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz" Ya Servet? Onun servetini zor anlayacak Rijkaard... Servet de bir gün, sadece futbolun yetmediğini "Sırtını ya dağa, ya beye dayamalı" olduğu gerçeğini görecektir elbet... Kucaklamak yasak! Bu ülke, çok kulüp başkanları gördü çok... Antrenman sahalarından bile çıkmayanlardan tutun da, eli cebinden çıkmayan hacıağalarına kadar, renkli bir kronoloji takip ettik yıllarca... Ama bugüne kadar, maçına gelmeyen, daha doğrusu gelemeyen bir başkan görmedik... Adamcağız, yeni seçilmenin mutluluğunu bile yaşayamazken, karısı ve çocukları tribünde yerini alırken, o evinde ekran karşısında başkanlık yapıyor... Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'ta çektikleri, tefrika olacak cinsten... O tribünler, barış çubuğunu son G.Saray karşılaşmasında uzattı aslında... "Yeter" yoktu... Ama fikstüre bakılırsa, daha 4 hafta Beşiktaş'ı seyredemeyecek İnönü'de... 28 Mart'taki Eskişehirspor maçına kadar izin sürecek Demirören'de! Allah kavuştursun, ne diyelim... Anlattı mı, yıkan usta Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethini gerçekleştirebilmek için, Macar Urbain adında bir mühendise "Şâhi" ismi verilen toplar döktürmüştü... Edirne'de imal edilen, sonra da, iki ayda 50 çift manda ve 700 askerle İstanbul'a getirilen bu toplar, Bizans surlarını delik deşik edip yerlere yatırdığında, artık bu müthiş şehir, bizim olmuştu bile... Günümüzde de, bizleri yerlere yatıran bir başka usta var... Bu Macar Urbain değil... Bu spor basının bayraktarlarından Eyüp Karadayı... Şimdi o büyük usta, bizi yerlere yatırıyor... Gözümüzün içine baka baka, kahkaha bombardımanı altında, ayakta kalan tek kişi kalmıyor... Biz, yerlerde sürünüyoruz... O Ulubatlı gibi, sevgi ve saygı surlarımızın tepesinde... HHH Fıkra vardır, okuruz "Aklımızda bile kalmaz" tebessüm eder gideriz, unuturuz... Ama o fıkra, Eyüp Karadayı'nın, anlatım tezgahındaki tornasından çıkıp, beynimizin derinliklerine girdiğinde ise, ortamın çın çın kahkahalarla inlediğini görürüz hep... Yaşamın en büyük kaynağı olan gülme ve tebessüm dopingi sayesinde "Bir kahkahanın, bir kilo pirzolaya bedel" olduğunu düşünürsek, Eyüp Karadayı bizleri pirzolaya boğan adamdır... Kolesterolümüzü değil, hepimizin ömrünü uzatmıştır o... En sıkıntılı anımızda, onu karşımızda gördüğümüzde, sanki okyanusa olta sallayıp, denizlerin en büyük canlısı balina yakalamış gibi bayram etmemiz boşuna değildir... Karadayı'nın yeni kitapları, yakında elinizde olacak, bekleyiniz... Hiddink'in yakasındaki el Futbol Federasyonu, spor gazeteciliğin duayenlerinden Hasan Sarıçiçek'in Türkiye Gazetesi'nde, günler öncesinden duyurduğu ama yalanladığı Hiddink gerçeği ile nihayet sarmaş dolaş olduğunu ilan etti... Peki değer miydi? Akılları sıra Hasan Sarıçiçek'i yalancı çıkardılar... Akılları sıra, bilinen bir olayı, çok başarılı bir operasyon olarak sundular... Ve yayın ihalesinden kasalarına giren milyon euroları, babalarının malı gibi Hiddink ve yardımcılarına sundular... Hollandalı hocanın gelmesine en sevinenlerin başında, bir zamanlar magazin basınına da yansıyan fotoğraflarıyla "Dansöz Yağmur" olmuştur, eğer yaşıyorsa... Peki, en gıcık olan kim derseniz, o isim de Yılmaz Vural'dır... "Hiddink gelirse, iki elim yakasındadır ve ona saygım asla olmayacaktır" diyen Vural, bu konuda asla yalnız yürümeyecektir... Daha dün Fatih Terim'in maaşını dile dolayanlar, bakalım yarın Hiddink, Ersun Yanal, Oğuz Çetin ve Engin İpekoğlu'nun aldıklarından, rahatsızlık duyacaklar mı? 4 yıl "hafta sonu tatili" için Türkiye'yi ve onun eurolarını tercih eden Hiddink'e "hoş geldin" diyemiyoruz ve demiyoruz bu yüzden...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.