Kendine oynayanlar !

A -
A +

Şu günlerde, Erzurum'daki aileler içinde "Şüphecilik" aldı başını gidiyor... Şehire musallat olan Oksana yüzünden kadınlar, kocalarına hep başka bir gözle bakıyor ve soruyor: "Sakın ola ki bey, senin yolun da Oksana'dan geçmesin ?" Yeminler, tövbeler, yalvarmalar, hepsi boş... Erzurum'da evli kadınlar, şimdi eşlerinden "Eliza testi" sonuçlarını istiyor... "Ya testi getir, ya da yanıma yaklaşma" İşte, Ukraynalı AIDS'li Oksana, Erzurum'da böylesine ne huzur bıraktı, ne mutluluk... *** İnsanın beynine bir girdi mi "Şüphecilik" yandı demektir... Ne ilâç fayda eder, ne söz... Baksanıza; yıllardır yılan hikayesine dönen "Ali Sami Yen" projesi, artık inandırıcılık vasfını kaybetti... Çook duyduk "Bugün yarın, yıkım için kazmayı vurup, yeni stadımız için temel atacağız" sözlerini... Anlat, anlat, heyecanlı oluyor arkadaş... Gördük ki; Ali Sami Yen'e kazma ile girenler, oturma koltukları dışında hiç bir yeri parçalayamamışlar... Bir takımın taraftarının mabet bildiği yeri, elinden alıp, onun yerine elma şekerinin sapını verirseniz, artık "İnandırıcılık" vasfını kaybetmişsiniz demektir... Araya, ister Şişli Belediye Başkanı, ister 10 milyon dolara proje çizdirilen avantacılar girsin, Ali Sami Yen rahmetlik olmuştur... Bazı bölümleri çökme noktasına gelmiş, UEFA yetkililerinin "Burada Avrupa maçı oynatmayız" raporlarını görmemezliğe gelip, G.Saray'ın çöküşünü Ali Sami Yen'de oynamamaya bağlamak, asla inandırıcı bir kandırış değildir... *** F.Bahçe'de, Başkan Aziz Yıldırım'ın dört bir yanı tesisle donatmasına rağmen, hâlâ daha "Müthiş Başkan" damgasını yememesi, geçmiş yıllardaki tutarsız beyanatlar, basına karşı ikilemler, transferlerde harcanan rakkamların şüpheciliği, alınan kişilerin boş çıkması yatar... Hele, ne zaman "Arkasındayız" denilip, kısa bir zaman sonra poposuna tekme vurulan 10 teknik direktöre yapılanlar, Aziz Yıldırım'ın "Büyük başkan" sıfatını taşımasına mani hâl ve gidişdir... F.Bahçe'yi bırakıp kaçan, 11 milyon doları "İç eden" ve "Geri dön, yoksa seni süründürürüz" tehditlerine karşı başkan ve yönetime "Nanik" yapan, üstelik utanmadan sarı-lacivertli takımı UEFA'ya şikayet eden Ortega, şimdi yine "Kurtuluş reçetesi" olarak, taraftara sunuluyor... Hani Başkan Yıldırım'ın nerede kaldı "Süründüreceğim" tehditi... Sadece 4,5 milyon dolar olarak belirtilen ama sonra da 11 milyon dolara çıkan "Kaptırılan" F.Bahçe paralarının akibetinin ne olacağını bir Allah'ın kulu bilmiyor... Çünkü, F.Bahçe yönetimi "Sadece 4 ay kalırım" ukalâlığı yapan Ortega'nın, bir defa daha kölesi olmaya kendisini mecbur hissetmiştir... Ve bu yönetim "İnandırıcılık" vasfını kaybettiği için, istediği yerden "Rapor" dahi alsa, F.Bahçe tarihinde, parasını kaptıran, har vurup harman savuran, batakçı, futbolcu ve hoca değirmeni damgalarıyla yerini almıştır bir kere... *** Geçtiğimiz hafta Antalya'daki TSYD Seminerinde'de, nasıl rapor alırsa alsın asla aramıza "Temiz" olarak kabul edemeyeceğimiz bir yorumcunun, kendi gazetesinde bile çıkan yazıdan "Dünyadan bihaber" olduğu ıspatlandı... 27 Kasım tarihli Hürriyet Gazetesi'ndeki röportajında, spor yazarlarına "Yalancı, sahtekâr, hıyar ve ulan" sözcüklerini yakıştıran Toroğlu 24 Aralık'taki TSYD Semineri'ne konuşmacı olarak çağrılınca, kan beynimize çıkmıştı... Kınanması gereken, saygısız bir kişiyi, biz yani saygın TSYD, konuşmacı olarak baş tacı ettik ne yazık ki... İş baştan yanlıştı ama olan olmuştu bir kere... Bütün ikazlarımıza rağmen Toroğlu, özel olarak ağırlandı ve karşımıza konuşmacı olarak çıkarıldı... Sevgili ağabeyimiz Öcal Uluç'un taa uzaklardan yaptığı çağrıya hassasiyet gösteren 5-6 kişi, Toroğlu konuşmaya başladığı anda salonu terk etti... Ama sadece 5-6 kişi... Toroğlu, sonradan istediği kadar "Benim o yazıdan haberim yok... Eğer öyle çıkmışsa hıyar benim" itirafına imza atmamasına rağmen, inandırıcılığını kaybetmiş biri olarak, hâlâ karşımızda duruyor... O, istediği kadar "Doğruluk" ve "Dürüstlük" konusunda rapor alsın... Onun raporu bize sökmez, hele TSYD çatısında hiç geçmez... *** Yeni bir yılın ilk gününde, geçen yılların böylesine kötü muhasebesini yapmak, dileriz 2005'in ilk günlerinde de olmaz... Dileriz; 2004 de, adamına göre değil, değerine göre şerbet veren, basına, karşısındakine ve de yarıştaki rakibine saygılı yöneticilerin çoğunluğunda boğuluruz... Dileriz; riyadan, bahaneden uzak, seçim yatırımı peşinde koşmayan, sporu bir yatırım aracı olarak kullanmayan yöneticilerin, taraftarı tribünlerden uzaklaştırmayan zihniyetlerin yokluğunda, kucak kucağa mutluluğu yakalarız... Bu çok zor değil ki... Ne demişler.... "Saygı sayana, terbiye alana göredir"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.