Kayseri'de, çok özel bir gün...Spor tarihine, ilk gol, ilk galibiyet, ilk mutluluk olarak geçecek, bir Anadolu takımının, heyecandan tir tir titrediği, görücüye çıkardığı stat gururunun yaşandığı gece... Semih'in, Alex'in tarihe geçen golleri... Bu maçı seyredip, biletlerini bir koleksiyoncu merakı ile saklayacak 32 bin sporseverin alkışladığı güzellikler... Övgüler, kutlamalar... Ama sahada biri var ki; böyle bir geceden haberi yok... Profesyonelliğin terbiye kurallarından bihaber... Onun amacı, alışkın olduğu davranış bozukluklarını burada da sergilemek... Kimseler umurunda değil ki onun... Futbolun oyun kuralları gereği, kendisine faul yapılmış, tamam... Ama o gözleri yuvasından fırlamış bir cellat edası ile sanki elinde özene bezene bilediği kurbanlık bıçağı varmışçasına, rakibe göz dağı veriyor: "Sen bittin oğlum!" Elini boğazına götürüp, gırtlak kesme işareti yaparken, çenesi de durmuyor bir yandan... "Sen bittin oğlum!" Uslanmak kelimesinin, kitabında olmadığı, sahaların en pahalı, en şanslı yerli, kendisine hiç de hak etmediği forma sunulan Emre Belözoğlu, muhteşem bir özel gecenin, taa orta yerine ediyor... "Sen bittin oğlum!" Lâfa bak, lâfa... Kendi taraftar sitesinde bile "Mahalle kavgalarını andıran, profesyonellik ve sportmenlikten uzak bu tür davranışlara, kim sebep olursa olsun, kayıtsız kalmamız mümkün değil" diye gözden çıkarılan futbolcu, ne hazindir ki; bizim Milli Takımımızın da kaptanlığını yapıyor... Sayısal Loto'da bile, altılının tutturulması 25 milyonda bir... Ama bu ülkede, Emre'ye çıkan ikramiyeler; fizik, matematik, logaritma kurallarını bile terse yatırıyor... Ve bu uslanmaz adam, herkese "Sen bittin oğlum" derken, ne yazık ki, bittiğinin farkına varamıyor... >> İki tarihi fırsat İstanbul dışında bir Anadolu takımı İzmir'den sonra ilk defa 32 bin kişilik bir stada kavuştu... Hem de ne stat... Tamamlanmamış haline rağmen, inanılmaz güzellikte, inanılmaz ihtişamlıkta Kadir Has Stadı... Her şeyin, en ince noktasına kadar düşünüldüğü, bilgi, görgü ve sanatsal anlamda tüm birikimlerini birleştirerek ortaya çıkardığı Kadir Has Stadı, açılış günü tarihi iki fırsatı harcadı... BİR... Böyle muhteşem statlar, hep ilk maçlarla hatırlanır... Ne yazık ki, Kayseri adına, ilk maç bir hüsran oldu... İlk maç, ilk yenilgi... Ve de atılan ilk gol (Semih)... İKİ... Maçtan önce, seremoni sonrası, sahaya elinde "Kayserispor'a yeni stadında başarılar dileriz" pankartıyla çıkıp bir jest yapan F.Bahçe, ikinci jestini de yapmak için çok uğraştı... Kaptan Alex, Kayserispor kaptanı Mehmet Topuz'a "Gelin, iki takım birlikte resim çektirelim" dedi... Bekledi ama boşuna... Belki de, bundan böyle her maçta örnek olacak bir tablo, başlamadan bitti... Stat güzel, muhteşem, hepsine eyvallah... Ama kaçan tarihi fırsatlara da, vah, vah, vah!.. >> Çok sevmiştik çok... Biz onu, attığı gollerle sevdik... Kral oluşuyla sevdik... Asker selamı ile sevdik... Biz onu, Anadolu'nun dar ve kısıtlı imkanlarındaki Sivasspor'u, gökyüzündeki "Kutup yıldızı" gibi parlak; İstanbul'un "3 büyüklerine" kafa tutar hale getirdiği için sevdik... Biz onu, alçak gönüllü tavırları için sevdik... Biz onu, şehitlerimizi anarken, gözlerinden akan damlaların duygusallığı ile sevdik... Ama... Bir gün geldi, biz onu hiç sevmedik... O sevgimizi; kayıtsız, şartsız verdiğimiz, duygusal, sessiz, sakin adam, bir günde tüm sevgimizi buharlaştırdı... Biz artık, kulübeyi darmadağın eden, sahaya koşup, ekran karşısındaki milyonların gözleri önünde, hakeme öfke kusan, adeta "ham yapacak" bir kaplan gibi, dişlerini gösteren "Sıkıysa bana da bağırsana" diye, sözde futbolcularını koruyan, yeni kimliğiyle dolaşan Bülent Uygun'u sevmiyoruz... Yolu açık olsun! Ta ki, eski kimliğini buluncaya kadar...