BENİM YILDIZIM Yaşı kemale ermiş Yunanistan kaptanı, yürüye yürüye hem Emre'ye adım attırmadı, hem de takımını orkestra şefi gibi yönetti. Maçın gerçek yıldızı oydu. ---------------------- Zorla kaşındık... Euro 2008 finalleri için şansımızı büyük ölçüde zayıflattığımız Yunanistan karşısında, hiçbir varlık gösteremeyen millilerimiz, bir defa daha milletimizi fıtık etti... Üstelik, Yunanistan'da hezimete uğrattığı takıma, evimizde yenilerek ayıbımıza ayıp ekledik... Kısa adamlardan kurulu kadromuzla dev gibi adamları havadan yıkmayı denediğimiz maçta, artık sorumlular, basına çatacaklarına, şapkalarını alıp gitmeyi de akıllarından geçirmelidir... HHH Lokum gibi tam dişimize göre bir gurupta, şu günlerde bayram yapacak iken, can çekişmeye başlamamızın ve Türkiye'yi strese sokmanın ne alemi vardı? Malta, Moldova, Bosna Hersek ve Macaristan karşılaşmaları bizim için 24 puan "çantada keklik" gibi görülmüşken, biz bu Avrupalı ama sıradan takımları karşısında ne bulduk? Çoktan bitecek bir vize işleminde, işi uzattık da uzattık ve dün gece Yunanistan karşısına ayaklarımız titreye titreye çıktık... Oysa onları Atina'da hezimete uğrattığımızı aklımıza bile getirmedik... Evinde rezil ettiğimiz komşumuzu, durup dururken demir leblebi gibi gördük... *** Fatih Terim'in işi ile evini karıştırdığı ve bu yüzden basına köpürdüğü bir gün öncesinde, endişelerimiz büyük boyutlardaydı... "Acaba" diyorduk, Terim, futbolcularını bu maç için fazla mı doldurur, motive yanlışlığı mı yapar diye hep düşünüp durduk... Üstelik bir de "Kardeş kardeş gruptan çıkarız" garantisi de vermemiş miydi hocamız... İşte bu atmosfer ve iyimserlik içinde, Yunanistan'ı bir defa daha alt etmememiz için hiçbir sebep yoktu... Amma... İspanyol hakem Gonzales'in düdüğü, tüm iyi niyetli düşüncelerimizi de alıp götürüverdi... *** Antzas, Dellas, Kyrgiakos ve Torosidis gibi tam "çam yarması" 4 defans adamının havadan kuş uçurtmayan oyun anlayışları karşısında, bizim kısa boylulardan kurulu askerlerimiz, hep başları havada onlara baka kaldılar... Yahu, bir defa olsun sektirin şu topu ya... Bir defa olsun geçit verin ya... Üstelik bizimkilerin inadına yüksek top oynama sevdası yüzünden daha da rahatlayan Yunanistan, defanslarından çıkardıkları her topla da kalemizde tehlike üstüne tehlike ürettiler... Öyle ki, ilk yarıda tam 5 tane yüzde 99'luk gol pozisyonları yakalayan "komşu" bunların hiç birinden yararlanamayarak, bizim hayallerimizi ilk yarıda söndürmedi... Peki bu yarıda biz ne yaptık? Kocaman bir hiç... *** Moldova maçının en iyi adamı Mehmet Topuz'u kenarda oturtan, buna karşılık, basının "Gökdeniz bu takımda her zaman oynar" dayatmasına karşı duramayan Fatih Terim, Hamit'le takviyeli on birin koca 45 dakikada tek bir olumlu harekete imza atamaması karşında, ikinci yarıya Ümit Karan'ın yerine aylardır top oynamayan Tümer'i alarak başladı... Ama değişen bir şey olmadı yine de... Adamları havadan yerle bir etmeyi kafasına koymuş Fatih Terim, oyun anlayışımıza aynen devam ettirince, sıkıntılı dakikalar bitmek bilmedi... Dağınıklığımız ve endişemiz yüzünden, futbol adına hiçbir güzelliğe imza atamadık... Dakikalar bir bir eridi... Eriyen sadece dakikalar değildi ki... Eriyen 70 milyonun 2008 finalleri ve mutluluk gözyaşlarıydı...