Rahat mısınız ? Türkiye'yi dünya futbol sahnesinde "Barbar" ilân edenler, kına yakın bir taraflarınıza... 16 Kasım'dan beri, FİFA tarihinin en kapsamlı soruşturmasında "Dağ fare doğuracak" diye kamuoyunu yanıltan çok bilmiş zihniyet, mosmor oldunuz mu? Türk misafirperverliğini, Türk barbarlığına dönüştüren "Organize işlerin" faili meçhul gösterilen beyin(sizler) takımı, mutlu musunuz? Düşün artık bu milletin yakasından, defolun gidin ve sakın ola ki; bir daha karşımıza yönetici, futbolcu, teknik direktör olarak çıkmayın... *** Şöyle biraz eskiye dönelim... Bern'de kaybettiğimiz maç sonrası, teknik direktörümüz basın toplantısı yapmak için basın bürosuna geliyor... Ama o sırada İsviçre'nin hocası Khun son sözlerini söylemek üzere... Ama Terim ve yanındakiler, kendilerine bir dakika beklemelerini söyleyen genç bir görevli kadına, olmadık hakaretlerde bulunuyor, bağırıp çağırıyor ve sonra da toplantının otelde yapılacağını söyleyip çekip gidiyor... İşte, kin ve nefret tohumlarının atıldığı an bu andır... İsviçre basınının bir kaç kalemi "Aleyhimizde yazdı" diye ortalığın gerilip ve "Bu işin İstanbul'u da var" diye ülkemize gelmenin bir bedeli olacağı tehdidini savurmanın acı meyvelerini topladık biz... Ve biz, havalimanında saatlerce yok yere bekletilip, eziyet çektirilen, yollarda otobüslerine yumurtalı saldırıda bulunduğumuz İsviçrelileri pankartlarla ve sözcüklerle korkutarak kendi infazımızı kendimiz hazırladık... *** Bizim başımız 16 Kasım akşamından beri belâdaydı zaten... Hiç yaşanmasını istemediğimiz bir geceden hatıra kalanlar, bizim işimizin bitirileceğinin habercisiydi... Her ne kadar "Hiç bir şey yapmadık" desek de, biz o an bitmiştik arkadaş... Tekme atmanın, adam kovalamanın, kapıları kırmanın, adamı hadım etmenin bedelinin büyüklüğünü, o anda hissedemesek de, biz bitmiştik arkadaş... Federasyon yöneticisinin organize ettiği koruma ordusunun yanlışlığı, teknik direktörümüzün, sahadaki futbolcusuna verdiği talimatın masumluğu saptırılsa da; maç bitimi uzatılan bir parmak, farklı algılansa da; biz o gece bitmiştik arkadaş... "Hiç bir günahları yok" diye arka çıktığımız ama bazılarını havalimanında, bazılarını İsviçre kafilesinin güzergâhında örgütleyip, maç başlamadan önce ise misafir takımın milli marşının tek notasını, tek sözünü dinletmeyen seyircimizin tutumu yüzünden, biz bitmiştik arkadaş... *** Dünyanın en medeni topluluklarından birisi için "Onları medeni bilirdim, meğer değillermiş" diyen, futbolcularını 2 İsviçre maçı için örgütleyen, havaya sokan ama bazı motifleri aşırıya kaçan Fatih Terim, FİFA'nın kestiği cezadan kurtulan adam mıdır şimdi? Bir işaretiyle, o günün şartlarında tüm Türkiye'yi ayağa kaldıran, aşırı havaya sokan adam, şimdi elini kolunu sallayarak Milli Takım'ın başında rahat oturabilecek mi ? "FİFA soruşturmasında adımın baş harfleri bile yok" derken, suçlu olmadığını ifade eden Terim, bugün, ceza alan futbolcularının ve Türkiye'nin yüzüne nasıl bakacaktır? Moralimizin, hayallerimizin kaybolduğu günde, bu işin baş sorumlusu konumundaki kişinin masumiyeti ile övünülecek bir durumu olamaz... Kaybedilen savaşlarda, suçlular askerler midir, yoksa onları sevk ve idare eden komutanlar mı ? Ve tarihte kalan tüm büyük komutanlar, askerlerini, en kötü şartlarda bile hiç yalnız bırakmışlar mıdır? *** FİFA'nın "Sahalarda yaşanan son 20 yılın en büyük olayı" damgasını vurduğu bir çirkinlikte, havalimanı ve yol güzergahlarındaki pislik kokan organize işlerin failleri, şu saatten sonra, ceza almamış olsalar da, artık aramızda rahat dolaşamazlar... İsviçreli oyuncu Stephan Grichting'i hadım eden tekmeyi atan bizim o erkek (!) futbolcumuz "Ben vurdum" deme cesaretini gösteremeyip, işi "Faili meçhul" bir olaya döndürdüğü için, ortalıkta şimdi "Erkek müsveddesi" gibi dolaşır ancak... Ve de, tüm milli takımlardan sorumlu olmanın şerefini yaşayan ama bütün bu olaylar içinde adının geçmediğini savunan Terim'in, artık bizim gönlümüzde teknik adam olarak yeri olamaz... Türkiye'nin şu anda, şerefli itiraflara ve şerefli ayrılıklara ihtiyacı vardır... F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın elinde bulunan gerçek soyunma odaları koridorlarının kasetleri ortaya çıkmadıkça, ellerini kollarını sallayarak "Ben masumum" diye gezecekleri; vicdanları ve Türkiye'nin vebali ile baş başa bırakıyoruz... Gazaları mübarek olsun!