Ve sonunda, en sakin insanlar bile canavar kesilip, atıp kesmeye başladı... Sabırlar taştı, kafalar bozuldu, isyan noktasına gelindi... Çünkü ceplerden alınan sadaka değil, cüzdanın bütünü... Kapkaççının yaptığı gibi, bıçak bir yere değil, hep öldürücü noktalara sokulmaya başlandı... Artık herkesin canı can... Herkesin kanı, beyninden fışkıracak kadar taşkın... Halk ayaklanması değil, yönetici, teknik direktör ayaklanması pek yakında... İstanbulspor Teknik Direktörü Aykut Kocaman bile, artık lâfını kimseden esirgemiyor... Birilerinin oyunları aynen sahnede... Senaryolar nasıl yazılmışsa, harfiyen uygulanıyor... Başrolde kimin oynadığı değil, filmin öyle veya böyle vizyona girmesi önemli... Rasim Kara ve Giray Bulak hocalar da yenen haklarının hesabını soracak bir makam arıyor... Sanki sahipsiz kalmanın, piyon olmanın isyanı ile bazı önemli noktaların altını çiziyorlar... Ama nafile... Hakemlerine lâf söyletmeyen federasyon ve MHK "Görevimizin başındayız" diye gövde gösterisi yapıyor... Aslında onların gidip, yerlerine başkalarının gelmesi neyi değiştirecek ki?.. Dümen suyuna ve değirmenin çarkına kapılmamaları için nerede o cesaret dolu insan manzaraları?.. Nerede, memleket sporumuzun mümtaz şahsiyetleri? Bülent Yavuz MHK'nın başındaki adam... Tabii ki, hakemlerin yılmaz savunucusu olacak... Tabii ki, onların hatalarını içine en son sindirecek kişi... Ammaa... Göz göre göre kural hatalarına kılıf aramayacak... Eveleyip gevelemeyecek... Y.Yozgatspor'un yediği 3. goldeki 15 metrelik atış noktasına gözünü kapamayacak... Hakemini koruyayım derken FIFA'nın kurallarını kendine göre yontup, komik durumlara düşmeyecek... Hata varsa, mertçe çıkıp "Benim hakemim yanlış yapmıştır" demek bu kadar zor mu ki? Ayrıca dese ne yazar, demese ne yazar... Kız evden kaçmış, kocaya varmış bir kere... Temizlik, saflık ve saygınlık gitmiş bir kere... Bu memlekette başarı ve marifetin sınırları çok geniş ve değişik... Nelerin alkışlanıp, nelerin yerileceğini çoğumuz bilmiyoruz... Zamlara isyan edemeyen, haksızlığa lanet okuyamayan birileri olup çıkıverdik... 50 binlik stadını rakiplerine "Umacı" gibi göstermek için, kale arkalarına tel örgü taktırmayana alkış tutuyoruz... Sahaya hakem dövmek için atlayanları polisin elinden alıp tekrar yerine göndermeyi marifet sayana "İmparator" diyoruz... Sonra da, dinleri, imanları para olan yöneticilerin UEFA Kupası şampiyonu olan bir takımı darmadağın eden zihniyet yaklaşımına tabii ki seyirci kalınıyor bu ligde... Mafya elini, burnunu, beyaz kadın ticaretini ve çetesini futbolumuzun içine sokuyor, tepki yok... Hakem derneğine 15 milyar bağışta bulunuyor, ses yok... Gocunması gerekenler olgunluk, utanması gerekenler saygınlık zırhına bürünüyor, ayıplayan yok... Düdükler, kurallara göre değil, adamına, ricalara ve de tribünlerin isteği doğrultusunda çalıyor... İşte bu ligde şampiyonluk ve düşmeme hesapları yapılıyor... Ne kadar temiz lig değil mi? Hâlâ içimizdeki "Görmeyen, duymayan ve konuşmayan" vurdumduymazlar, inatla haksızlıklara kalkan oluyor... Aslında, paranın ve çetenin gücünü kabul edip, teslimiyetçi zihniyet içindeki bazılarımız da, bizim içimizdeki şikecilerdir... Bir başkanın "Yazdırdım" lâfına alınmayan, bir delegenin "Basındaki arkadaşlarımız bizi fazla korumuyor" diye sitem etmesiyle yazılarına ipotek konulmasına tepki vermeyen, karıştırıcılık ve kışkırtıcılık başarısını gösteren içimizdekilere "Yuh" olsun... Yalnız bir gerçek var ki, ligimiz saha dışı ve saha içiyle kirlenmiş, saygınlığını kaybetmiştir... Herkesin konuşmaya başladığı bu torbanın ağzını, artık büzemezsiniz... Futbol bahane, avantası şahane... Boşuna dememişler... "Başkasının avucundan su içen kanmaz" diye...