Hiç kimse durup dururken birisini sevmez, âşık olmaz... Ve hiç kimse, durup dururken, birisinden nefret etmez, ayrılığı düşünmez... Mutlaka bağı kuvvetlendiren, ya da bağı çözmek için "İskender'in Kılıcı" gibi keskin bir sebep vardır ortada... Kalplerden, kalbe giden yol öyle gözle görülür bir çizgi değildir... Duygusallıktır o yol... Saygıdır... Sevgidir... *** F.Bahçe'de Aykut Kocaman'ın "Artık bu yükü kaldıramıyorum" diyerek, kendisine yönelen istifa oklarının çokluğu karşısında pes etmesinin üzerinden saatler geçtikten hemen sonra, tekrar o gücü toparlamasındaki hassasiyeti herkesin anladığını zannetmiyorum... Kimisine göre, maç bitimi söylenen, dengesiz ve düşünmeden sarf edilen kelimelerin "pardon"u olmuştur o dönüş... Kimisine göre de (benim de kafama yatan bu) Başkan Aziz Yıldırım, "Beni yalnız bırakamazsın... Benim başkanlığımda hiçbir teknik adam, kendiliğinden gidiyorum diyemez" baskısının rolü vardır bu "U" dönüşünde... İyi mi, kötü mü oldu bunu zamanla göreceğiz... Ama... Futbolculuğundaki klası ve golcülüğünü ayrı tutalım Aykut Kocaman'ın... Çünkü o dönem, alkışların ve övgülerin bolca kendisini sarmaladığı bir dönemdi... F.Bahçe'deki teknik adamlık kariyeri ise baştan aşağı sorgulanacak bir dönemi kapsar... Anadolu'nun ya düşmemek için, ya da etliye sütlüye karışmayan orta sıralardaki takımlarının başından, birdenbire kendisini, Türkiye'nin en üst sıralarında bulan Aykut Kocaman'ın, başarı grafiğini F.Bahçe ile özdeştirmek bence yanlış bir tercih olur... Çünkü F.Bahçe; başında hangi hoca olursa olsun, çizgisini bundan aşağılara asla çekemez... Bakılacak nokta Aykut Kocaman'ın, sarı-lacivertli takımda bu kadar vazgeçilmez olmasının altında yatan, başkanın bile "Aman gitme" diye yalvardığı tek adam olmasının sırrını araştırmak lazım... Kocaman, eline yetkiyi aldığı günden beri, F.Bahçe'yi 150 milyonluk bir transfer cenderesinin içine atmış birisidir... İsterseniz birkaç isim sayalım... İlhan Eker, İlhan Parlak, Orhan Şam, Özgür Çek, Serdar Kesimal, Bienvenu, Egemen, Mehmet Topuz, Krasic, Özer, Salih Uçan... Bu isimler, Kocaman zamanında verim alınamayan transferler... Ve bir de; en verimli dönemlerinde gönderilenler var: Mesela Alex, Emre, Niang, Lugana, Santos, Ziegler, Emenike, Dia, Uğur Boral, Güiza, Gökhan Ünal... Başlı başına bir ordu bunlar... Böylesine bir yanlışlığa imza atan teknik direktör, bugün "Ne olur gitme" diye başkanının bile yalvardığı isim... Bu ne büyük şeref! Bu ne büyük şans! Bu ne büyük kariyer! Giden sadece para, pul değil... Giden huzur, başarı... Giden boşuna puanlar... Ama kalan Aykut Kocaman... >> Çok sulandı bu iş! Trabzonspor'un, neredeyse bir yıldan beri, kendilerine göre haklı, Federasyona göre ise haksız kupa isteği, bir türlü gerçekleşmezken, sinirler de artık keman yayı gibi gerildi yöneticilerde... Konuştukça hak mahrumiyeti... Konuştukça para cezası... Ama durmak yok, yola devam... Trabzon Asbaşkanı Nevzat Şakar, tam bir Karadeniz insanına yakışır son esprisiyle yine, yeni bir cezanın kapısını açtı ama bu defa değer: "Federasyon bizden geçiniyor... En iyi müşterisi olduk." Hay çok yaşayın emi... İşte Karadeniz insanı... En sıkıntılı anlarında bile, işi şakaya vurmasını biliyor... İyi ama federasyonun da böyle bir müşteriyi kaybetmeye hiç niyeti yok! >> Şimdi Burak'ı seviyoruz G.Saray'ın golcüsü Burak Yılmaz, yanlış anlaşılan sözlerinden sonra Trabzonspor efsanelerinden özür diledi... Bu bir... Hemen bir gün sonra da müthiş bir itirafta bulundu: "Evet, kendimi yere atıyorum." Bu da iki... Eleştirilerden ders çıkarması, Burak'ı artık daha fazla sevmemize neden olacak... Çünkü Burak, bundan böyle hakemleri de kurtaracak... Yürü be Burak... Kim tutar seni...