"Centilmenlik, yenilenin, yeneni kutlamasıdır." Yâni açılımı "Bükemediğin bileği öpeceksin." Bütün bunlar Türkiye şartlarında hükümsüzdür tabii... Bizim ülkemizde, siyasilerin, kıran kırana geçen seçim yarışından sonraki tavırları neyse; spor arenalarında da, yöneticilerin ve de taraftarların davranışları, aynıdır. Çünkü, bizim damarlarımızda, kin, nefret ve kıskançlık tohumları dolaşır. Bizim kitabımızda, başkasına saygı, ne yazık ki, sayfa içeriklerinde yer almaz. *** Bu kadar çekişme ve heyecanının koluna girmiş ligimizle övünmemiz gerekirken, ayıplarımızla dövünmek ne demek oluyor. Sanki, kıyamet koptu. Sanki, dostlukların köküne yeniden dinamit kondu. Sanki, sevinmeyi bilenlerin, hüzünle karşı karşıya kaldığında kanları dondu. Türkiye'nin bir asırdır lokomotifi olan "büyüklerin" birden "düşman kardeş" rollerine soyunup, bu rollerinin hakkını en iyi şekilde vermeleri yadırganacağına, alkış topluyor olması, çok saçma... *** Hiçbir G.Saraylı'nın, ligin ikinci yarısından sonra asla aklından geçirmediği şampiyonluğu, sonunda yakalaması, F.Bahçe'yi her ne kadar derinden yaralasa da, neticede, sarı-kırmızılılar mutlulukla kucaklaşmış ve ezeli rakibini bir defa daha sollamıştır. Üst üste 5 şampiyonluk peşinde koşup, G.Saray'ın rekorunu kırmayı plânlamış F.Bahçe'nin, bu hayalinin darbe yemesi, mutlaka kendileri açısından üzüntü verici olsa da, bir yarışta kazanmak kadar, kaybetmenin de olgunlukla karşılanması gerekmez mi? Yöneticisi, dost elini uzatmazsa, taraftar güzellikler peşinde koşabilir mi? *** F.Bahçe'nin büyüklüğü, sadece futbolu, sahası, yıldızlarının ve parasının bolluğu ile ölçülemez. F.Bahçe'nin büyüklüğü; kaybetmenin acısını başkalarının sırtına yüklemekle, kendilerini "sütten çıkmış ak kaşık" gibi gören yöneticilerinin, işin içinden sıyrılmaları ile değil, dost ve kutlama elini, 100 yıllık rakiplerine uzatmakla daha bir başka anlam kazanır... Tamam... İki kupa hayali ile yaşanırken, kupasız kalmak acıdır. Rekabeti, tatlı konumunda algılayıp, kimsenin ağız tadını bozmadan yutmak, büyüklüğe büyüklük katan etkendir. Ama inatla "Ben başkayım. Benim dediğim olur. Ben farklıyım" diyerek kendisini "ayrı kefeye koymak" ne F.Bahçe'ye, ne de bir başka büyüğe yakışır. *** Tabii bütün bunların altında yatan sadece hırs değildir. Günler öncesinden, şampiyonluk hesapları yapılırken, kutlamaların da en iyi, en görkemli şekilde, yurt sathında kutlanması planlanmış ve bu yüzden inanılmaz masraflar edilmişti. Piyasadan neredeyse tüm sarı ve lâcivert kumaşlar toplanmış, forma, şapka, bayrak yapımı hızlanmış, büyük bir rant beklentisi içinde yatırımlar ve hazırlıklar tamamlanmıştı. Kasaların milyon dolarlarla dolması beklenirken, birden büyük bir zarara uğramak, insan psikolojisini nasıl bozarsa, F.Bahçe gibi büyük bir kulübün hayallerini de yıkmıştır. İşte bütün bu olumsuzluklar, peşinden centilmenliği, spor ahlâkını, etik değerleri kenara itmiş, yükselen adrenalinler sokaklarda, cemiyetlerde patlama noktasına gelmiştir. "Ben mutlu değilsem, kimse olmasın" anlayışı ne yazık ki, karakter değiştirmiştir. *** Sporumuzun en sakin, en güzel, en rekabetçi anlamda gündeme oturması gerekirken, şiddet, kıskançlık, kavga, dargınlık ortamına süreklenmesi, ileride telafisi mümkün olmayacak yaraların açılması anlamını taşır. Futbolda şiddeti önleme yasası olmasına rağmen, çirkin gelişmelerin önü alınamamışken, bir de, centilmenliği unutup, saygıyı kaybetmek, bir gün bize, Türk futbolunun da ruhuna fatiha okutur. "Ya bu deveyi güdeceğiz, ya bu diyardan" gideceğiz. Yahut da işi sportmenlik dışına çıkaranları yüreklerimizden sileceğiz. "Sev seni seveni yer ile yeksan ise; sevme seni sevmeyeni, Mısır'a sultan ise." ------ Geçtiğimiz pazar günü, Bağdat Caddesi'nde kimlik kontrolu yapan, kırmızı renk gördükleri herkesi dayaktan geçiren, arabalarını hurdaya çevirenlerin ateşleyicileri, hiçbir zaman, vicdanen rahat olamaz. ------ F.Bahçe olmayınca G.Saray'ın; G.Saray olmayınca Beşiktaş'ın kazanacağı zaferlerin tadı olmayacağı bilinirken, işin içine birilerinin nifak tohumlarını saçması çok acı... ------ Ligin kötüsü denilen, zirveden 29 puan geriye düşmüş Beşiktaş'ın bile kupası olmuşken, F.Bahçe'nin bu mutluluktan uzak kalması moralleri her ne kadar bozsa da, centilmenlik kuralları anlamını kaybetmemelidir.