Neredesin ey RTÜK? İllâ ki birisi şikayet edecek, illâ ki, bazılarının ahlâki değerleri mi zedelenecek? İki yazı, iki pohpohlama ile bir anda Türkiye gündemine oturan bir dansöz, ortalığı kasıp kavuruyor... Kalçasına bağladığı püsküllerle ve olmayan sesi ile kendisini şarkıcı sınıfına koyan bu genç kadına özenenler de az değil hani... Çektiği klip, bir porno yayından farksız... 18 yaşından küçükleri ekran başından aman uzaklaştırın... Nez, ahlâki duyguları törpüleyici kıvraklığıyla, her gün evimizin içinde kıvırıyor... Pes doğrusu... Magazin dünyasının zaten çivisi çıkmış... Kızsak da, 5 manken, 3 assolist, 2 türkücü ile iç içeyiz... Çocuklarımız, ekran karşısında dejenere olmaya koşar adım gidiyor... RTÜK, kendi kafasına göre değerlendirme yapsa da, Türkiye'nin genç insanlarını zaptetmek zor bundan böyle... Sadece magazin dünyası mı? Artık ekran karşısından, spor programlarını izleyenler çocuklarımızı da uzaklaştırmak zorundayız... Spor dediğimiz işin cılkı çıktı çünkü... Küfürün en ağzı açılmamışını... Öfkenin, yüze en mükemmel yansıyanını... Tekmenin, kinin, tükürüğün, yumruğun en katmerlisini... Ve de yeşil çimlere atılan bıçakların en keskinini izlemek zorunda bırakılıyoruz... Çocuklarınızı, spor programlarında ekran başından uzaklaştırın! Başkanlar çıkıyor ortaya, dostluk kardeşlik mesajları ile göz boyuyor... Şimdilik puan farkı açılmadı, işler iyi gidiyor... Biz bu filmleri daha önce de görmüştük... Çiçekli karşılamalar, dostluk yemekleri... Sonuç... Yine kavga, yine küfür, yine kan olmadı mı? Yöneticiler, hakemlerle mahkemeye düşmüyor mu? En hafif hakaret "Hırsız" demek olmuyor mu? Meslekdaşına "Şovmen" deyip ortalık kızıştırılmıyor mu? Sonra da bunun adı spor olmuyor mu? Çekin çocuklarınızı ekranlardaki spor pogramlarından... Futbolcularının kusurlarını örtme bürosu gibi çalışan yöneticiler, alt yapıdan gelen gençlere nasıl yol açabilecek? Stadlarda derebeyliklerini sürdüren grupların bilet, maaş ve seyahat özgürlükleri ellerinden alınınca, astıkları pankartlarla başlattıkları görüntülerden uzaklaştırın çocukları... 10 milyon dolara aldıkları futbolcuyu, 10 milyara aldım diye gösteren vergi kaçakçılarını göstermeyin çocuklara... Ellerinde kasatura, döner bıçağı, şimsir sopa ile maçlara koşanları izlettirmeyin yavrularınıza... Bugün "Arkasındayız" dediklerini ertesi günü kovanların yalanlarını gözletmeyin çocuklarınıza... Ekranlarda bilmiş, ulema tavırlarıyla, teknik direktörlük taslayan, bir dediği diğerini tutmayan bizim meslekdaşların bazılarını dinlettirmeyin çocuklarınıza... Şov yapayım derken, bir futbolcuya verdiği milyon dolarlar yüzünden, voleybol ve basketbol şubelerini kapatıp, sonra da devletten rüşvet isteyen yönetici tiplerini göstermeyin genç nesillere... Sporun, yöneticiliğin, seyirciliğin çivisi çıktı... İstediğimiz kadar stadlara Atatürk'ün "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlâklısını severim" sözlerini asalım... İnsanın içinde olmadıktan sonra, ahlâktan kim bahsedebilir ki? Ve günden güne büyüyen, ezeli kinin, düşmanlığın boyutlarını görün... Sporcu felsefesi, yönetici anlayışı, seyirci kalitesi tepetaklak olmuş sporumuzun, yeniden eski güzelliğine kavuşması için en ufak bir çaba yok... Transfer yasasını, vergi dürüstlüğünü, disiplin kurallarını uygulayamayan, uygulatamayan, göz yuman bir ülkenin sporunda hangi güzelliği arayabiliriz? Şimdi "Dünya üçücülüğü" havasıyla en az bir on yıl idare ederiz nasıl olsa... Vah Türkiye vah... Bize değil; sporu sevmek isteyen çocuklarımıza çok yazık oluyor, çok...