Mâlûm; siyasetimiz utanç verici... Memleket idare etmekteki kriter, partilerin inatçı tutumları yüzünden komik farklılıklar gözetiyor... "Gittiği yere kadar" ya da "Kopana kadar" anlayışı ile Türkiye'ye yazık ediliyor, kimin umurunda... Bir lokma çıkarı için, ahlâki olmayan tavizler verenler, hâlâ salına salına ortalıkta dolaşmıyor mu, işte insan bunlara kahrediyor... Bir şeyler belki düzelecek ama insan gibi yaşamak isteyenlerin yok olan moralleri asla... Türkiye'yi ve onun imkânlarını beğenmeyen takımlarımız, sezon hazırlıklarını gurbet ellerde sürdürüyor... Sporseverin gözü, taaa uzaklardan gelecek iyi haberlerde... Spor gazeteleri de, taraftarı mutlu edecek manşetlerini zaten, sayfalarından eksik etmiyor... Köy takımları ile yapılan hazırlık maçları, zafer nidaları ve sözcükleri ile, takımını özleyen taraftarın gözüne gözüne sokuluyor... 16'lık skorlar "Muhteşem" veya "Süper" gazlamaları ile tiraj patlaması yapıyor... Biz ulus olarak "Pohpohlanmayı" seven insanlar olduğumuzdan, gurbet ellerden gelen "Palavra zaferler" siyasetin çirkinliklerini bile gölgede bırakıyor... F.Bahçe'de bu sezon ille de şampiyonluk isteniyor, başka bir şey söylenmiyor... Bu yüzden, o daha önceki 60 trilyonluk transferlere bu sezon bir o kadar daha ilâve yapıldı... Alınanlar, zannedersiniz ki, dünyada bir eşi daha olmayan futbolcular... Washington ve Ortega gibi 40 trilyonluk iki takviye, F.Bahçe'ye mutluluk ve renk katacaktır... Ama askeri az, generali çok bir takıma iki kurmay daha çağırmak neyi düzeltecektir? Sakarya'dan ucuza kapatılan Tuncay'ı ve İzmirspor'dan geri çağırılan Semih'i seyredenler, Ortega ile Washington'u "Hava olsun" diye omuzlara alacaklarsa, bu işte bir terslik var demektir... Parayla saadet olmayacağı şarkılara konu oldu ama F.Bahçe hâlâ "Faydalı" değil "Ağdalı" transferlerle gönül eğlendiriyor... Lorant, köyünde hava atmak uğruna koskoca F.Bahçe'yi 3-5 vatandaşının ayağına götürüyor... Mutlu olan "Bir ton" gol atan F.Bahçe değil, mutlu olan, Alman köylüsü Lorant... 100 trilyonluk bir takım, 1 milyar bile etmeyen "Köy takımına" peşkeş çekiliyor... Bu da yetmiyor, Almanya'nın "5. liginin" bir gariban takımı ile, semt sahasında hazırlık maçı da, peşi sıra geliyor... 16-1'lik skor süper... Manşetlerdeki F.Bahçe süper... Goller süper, hava süper... İyi güzel de, bu maçlardan çıkarılacak özet ne ki? Ortega gibi, 5 kişilik yardımcı, bakıcı ordusu ile Türkiye'ye gelmiş, "28 trilyonluk adam" köylüler karşısında hangi klâsını gösterir? O F.Bahçe'yi, Türkiye'de değil köy; bir kasaba takımıyla oynatabilir misiniz? Gurbet elde, üstelik semt sahalarında, F.Bahçe, kasap çengelindeki et gibi teşhir ediliyor, kimsede "çıt" yok... Lorant denilen, F.Bahçe'de kariyer yapmaya çalışan "Deligöz" bakışlı, "Tilki" Alman köylüsü, milyonlarca taraftarı mutlu edecek formülleri, bin kişinin - o da bedava - seyrettiği maçlarda arıyor... Hadi oradan bee... Sarı-lacivertli takımın elindeki süper oyuncular, bugün şampiyonluğu, ne hikmetse Lorant'la yakalamak zorunda bırakılmıştır... O olmasa, mutluluk gelmeyecekmiş gibi garip olumsuzluklara düşen yöneticiler, "100 trilyonluk" bir takımın köy köy rezil edilmesine, ne yazık ki göz yumuyor... "Küçük düşünen beyinler" büyük işlere asla imza atamaz... Lorant, cesaret ve taktisyenliğini küçük sahalarda arayarak mutlu olabilir... Ama F.Bahçe bu kadrosu ile, eğer Avrupa'da kamp yapıyorsa, kendini biraz "Ağır satmak" zorundadır... Aziz Yıldırım'ın 6 yıllık başkanlık döneminde, G.Saray 5 defa şampiyon olmuşsa, bu bir yerlerde yanlışlık yapıldığı ve yapılacağı anlamına gelir... TSYD Kupası'ndan bucak bucak kaçan zihniyet, Lorant'a teslim edilen yıldızlarını, köy köy dolaştırıp, işte böyle mutlu olur sonuçta... İyi güzel de, F.Bahçe nasıl şaha kalkacak peki? Un var, şeker var, tahin var... Bu helvayı Lorant mı yapacak Allah aşkına?