Basketbolda, inanılmaz mutluluk tablolarının yaşandığı şu günlerde "yırtık çuvaldan çıkar gibi" bir konuyu dile getirmek, hem etik değil, hem de yeri değil... Biliyoruz... Ama dilin de kemiği yok ki... Bir daha tarihimizde böyle bir ikincilik yaşayıp, yaşayamayacağımız bile şüpheli iken, bu ikinciliğin tadını doya doya çıkarırken, şimdi Ömer Aşık konusunu gündeme getirmek bize yakışmaz ama söylemeden de edemeyeceğiz ki... 2.13'lük boyla; NBA'deki 6. Türk olmak; Chicago Bulls gibi bir takımda oynamak kolay iş değil... Bizim anlayamadığımız konu, faul atışlarının neredeyse tamamını cömertçe harcayan birisinin, bu kadar aranan kişi olmasına kafamız basmıyor... Yani ekran başında bize saç baş yolduran Ömer Aşık'a rağmen, bizim takımımızın "Dünya ikincisi" olması, başarımızın bir kat daha önemini artırıyor bize göre... Hele Sırbistan maçının en kritik bir zamanında, kendisine yapılan faulü "kaçırma korkusu" ile "sakatlanma" psikozuna giren Ömer Aşık, bu hareketiyle Sırbistan koçu Dusan Ivkoviç'i bile çıldırtarak "Türkiye'ye hiç yakışmadı" dedirten bir hareketin de mimarı oldu... Dedik ya, yeri değil, zamanı değil... Ama içimizdeki bir derdi öyle de olsa, dile getirmek dürtüsü geldi içimizden... Af ola... Servet'in vurdumduymazlığı Belçika maçı sonrası, Saracoğlu Stadı'ndaki basın toplantısını bekliyoruz... Hiddink, yanına o günkü maçta iki büyük hata yapıp, kalemizde iki gol görmemize sebep olan Servet'i de almış... Servet'in portresi aynen şöyle... Şapkasının siperini geriye çevirmiş, kulağında küpeler, kulaklıklar, elinde ipot... Hiddink, yerli ve yabancı basın mensuplarının sorularını cevaplıyor... Servet mesaj peşinde... O bitiyor, almış eline bir kalem, sanki Pierre Auguste Renoir, resim çiziyor... Yani basın mensuplarını iplemiyor, dünün ayakkabı boyacısı çocuğu... Bir 90 dakikada 50 defa çimlere sümküren, bu da kameralara yakalanan Servet'in o vurdumduymaz hali Hiddink'in de dikkatinden kaçmıyor... Hatta "Çizdiğini göster" diye de söyleniyor Hiddink... Eskiden basının önünde ceketlerinin düğmesini ilikleyen Metin Oktay'ın, Cemil Turan'ın, Sanlı Sarıalioğlu'nun, sadece futbolları ile değil, saygınlıkları ile de ne kadar büyük oldukları bir kere daha belli oluyor... Servet gibilerini görünce... Mutsuz suratlar... Nasıl yüreklerinde bir ferahlık, gelecek için bir rahatlık olsun F.Bahçe taraftarının... Niang, Dia, Yobo, Stoch, Caner, İlhan Eker... Bunlar, geçen sezon son maçta "kıl payı" şampiyonluğu kaçıran sarı-lacivertli takıma gelmiş yıldızlar... Verilen paraları hiç konuşmayalım... Bir gerçek var ki, kovulan Daum'un, o "lig ikincisi" takımına böylesine transferler yapacaksınız ve daha ligin 4. haftasında havlu atacaksınız... Yok böyle şey... Avrupa defterinin haftalar önce kapandığı F.Bahçe'de, kimse (buna Başkan Aziz Yıldırım da dahil) ileride "tünelin ucunda ışık göründü" gibisinden iyimser duygularla yaklaşamaz... Gerçek şu ki; F.Bahçe'de işler kötü, gidişat kötü, gelecek kötü... Zaten surat ifadeleri her şeyi anlatıyor... Kulübede Santos ve oyundan alınmış Alex kara kara düşünüyor... Şeref Tribünü'nde başkan ve yöneticiler endişeli bakışlarla "Bu takıma ne oluyor" diye soruyor birbirlerine... Oysa çok önceden, hata yaptıklarının farkında olmalıydı onlar... Çıraklık döneminden, kalfalık ve ustalık diplomalarını almadan F.Bahçe gibi büyüğün başına getirilen Aykut Kocaman'dan beklentileri ne olabilirdi ki onların? Bir yıl, inceden inceden Daum'un altını kazan, onun ilerisi için yaptığı planları, bir şekilde sumen altına attırtan Kocaman'ın, bu takımın başına getiriliş etiksizliği, acı meyvelerini başka türlü nasıl verecekti ki? Hıncal Uluç Ağabeyin de belirttiği gibi "Takım gol atıyor, kulübeye bakıyor asık suratlı bir Aykut Kocaman... Puan kaybediyor, asık suratlı Aykut Kocaman... Futbolcu ne zaman kulübeye baksa asık suratlı Aykut Kocaman..." Görünen tablo bu F.Bahçe'de... Auguste Rodin tarafından yapılmış Paris'teki "Düşünen Adam" heykeli, sanki her maçta, kopyalanıp F.Bahçe yedek kulübesine getiriliyor... Önce, bak o heykele, sonra çevir kafanı, bir de Aykut Kocaman'ı gör... Fark yok... Nedir bu tafra, nedir bu görüntü... "Düşünen Adamın" Kayseri deplasmanında düşüncelerini, sahaya nasıl yansıttığını gördük... Alex fobisi, Selçuk'tan stoper üretme şaşkınlığı ve sonuçta Süper Lig'in 18 takım arasında 4. en fazla gol yiyen takımını sahneye çıkarması... Sonrada diyoruz ki "Yabancı teknik direktörlere çok fazla tolerans tanıyoruz" Doğru... Elinde bir futbolcu hazinesi olmasına rağmen, F.Bahçe'yi dibe vurduran Aykut Kocaman gibilerine mi tahammül edecek Türk futbolu? Onu gördükten sonra Daum'un kıymetini bilemeyenlerin, şimdi yolları Kudüs'teki "Ağlama Duvarına" düşmelidir... "Biz ne yaptık" diye "iyi gözyaşı dökmeler" diliyoruz onlara... O yöneticiler unutmasınlar ki "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste" diye boşuna dememişler...