Madalyalardaki hile bulaşığı!

A -
A +

Kafayı takmak... Bazen olmadık saplantılara, bazen de, yakalanmak istenen hedefe odaklanıldığında iki çeşittir kafaya takmak... Hilenin doludizgin karıştırıldığı başarılara her ne kadar kafa takılsa da, dürüstlüğün ilke edinildiği yarışlarda da bir noktaya odaklanmak, kafayı takmanın en güzel şeklidir... Kapris, kolaycılık, centilmenlik dışı zaferlerin kazanılmasında, en kestirme yola sapıp, sonra da sevinç çığlıkları atanların foyaları, eninde sonunda mutlaka ortaya çıkmaktadır... Ama ya adam gibi çalışıp, güzelliklere yapışmak isteyenlerin emekleri? İşte unutulmayan ve her zaman hatırlanan zaferler bunlardır... Caroline Moraes, senkronize yüzme yarışlarının bir sporcusu... 14. Pan Amerikan Oyunları öncesi, ikiz kardeşi Isabela ile idman yaparken sağ ayağı kırıldı... Şampiyona öncesi, tekerlekli sandalye ve koltuk değnekleri, Caroline'i yıldırmadı ve kafasına koyduğu madalyayı, kardeşiyle birlikte girdiği havuzdan çıkarmasını bildi... O bronz madalya, altın kadar kıymetliydi Moraes kardeşler için... Çünkü, bu madalyada, azmin, hırsın ve de spor aşkının büyük işbirliği vardı... Sadece Caroline mi? 25 yaşında yumurtalık kanserine yakalanmasına rağmen, yılmayıp, Fransa Bisiklet Turu'nu üst üste 7 kez kazanıp tarihe geçen Lance Armstrong'un, o, hayatla ve sporla olan mücadele azmini kim unutabilir? Dünyada varolmayla, olmama arasında geçecek çekişmeli ve zor günlerin eşiğine gelmiş birisinin, bisikletle Fransa'yı hep en önde turlamasının sonundaki zafer ve güzellik unutulabilir mi? *** Uluslararası Halter Federasyonu (IWF) doping kontrollerinde yapılan "kural ihlâllerini" gerekçe göstererek, Türkiye'nin, uluslararası faaliyetlerini askıya aldı... Üstelik IWF, Türkiye'ye uyguladığı bu cezayı, tüm ülkelere de duyurdu... Öncelikle,15 Kasım 2005'te Katar'da yapılacak şampiyonaya katılamayacağız... Bırakınız Katar'ı, 2 sene daha, Dünya Şampiyonaları'na uzaktan bakacağız... Ne için? Madalyaları boyunlarına takarken "Türkiye sizinle gurur duyuyor" diyerek manşetlere taşıdığımız, devlet büyüklerimizin, kutlama telgrafları çekip, altın, ev ve para ödüllerine boğduğu haltercilerimiz, doping kontrollerine "dublörlerini" sokup, affedilmeyecek marifetlerini örtbas ettikleri için... Bunlar şimdi, bağışlanmak uğruna, birilerinin gözünün içine bakıyor... Başkalarını kandırdıklarını zannederek, Türkiye'yi bir rezilliğin içine atan, spor dünyasında ülkesinin şerefini "beş paralık" edenlerin affı olur mu? *** Sadece halterimizde olsa iyi. Yüzücümüz dopingli... Okçumuz dopingli... Güreşçimiz dopingli... Tekvandocularımız dopingli... Daha bakalım sırada hangi spor dallarımız var, bizi dünyaya rezil edecek?.. Bu kadar doping skandalı bolluğunun yaşandığı başka bir dönemi hiçbirimiz hatırlayamaz... Yetkililerin; çözümü "mevzuat kılıfına" uydurmak için ve "zaman süreci içinde unutturma" çareleri araması yerine, en kestirme yoldan, radikal kararlar alıp, spor yaptığını zanneden, Türkiye'yi "dopingli sevinçlere" ve başarılara alıştıran bu sporcuların spor yaşantılarını bitirmesinden başka çaresi var mı? Ama onlar,14 bin 300 YTL cezayla, işin ayıbını örtmeyi plânlayıp, sporumuzu, doping batağından kurtaracaklarını zannediyor... Bataklık kurutmak yerine, sinekleri tek tek bayıltmaya çalışmak basitliği, sadece kandırmacadır ve uyutmacadır... Eyy yetkili Bakan, Genel Müdür, Federasyon Başkanları... Elin sporcusu, kırık ayakla, kanserle boğuşarak şampiyon olurken, bizimkilerin "beleşçiliği" nasıl "örtbas" edilir? *** Olimpiyat, Dünya ve Avrupa Şampiyonaları'nda kazanılan madalyalar için, sporculara verilen ev, altın ve para ödülleri şimdi ne olacak peki? Doping yap, şampiyon ol, evi, altını, parayı kap... Ohh ne âlâ... Bu milletin vatandaşının cebinden çıkan her kuruşta, yetimin hakkından çalıp, haksız kazanç elde edenlere verilen bu ödüllerden, onların da "hayır görmeyeceği" şüphesiz... Ama "hayır görmeyecek" diye de, o ödüller, o dopingcilerde bırakılmasın... Bırakılmasın ki; tam takır kalsınlar, anlasınlar Hanya'yı, Konya'yı... Her türlü devlet imkânıyla sarmalanan, bir dedikleri iki edilmeyenler, hem bizden aldıkları alkışları, hem dualarımızı, hem de hile bulaştırdıkları madalyalarını, zorla değil "tıpış tıpış" geri getirsinler ki; vicdanlarımızdaki günahları biraz olsun hafiflesin... Yoksa; hem bu dünyada, hem ahrette, iki ellerimiz yakalarında olacaktır hep... Biz de, bu işe taktık kafayı işte...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.