Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Mart ayının son haftasında İstanbul'u teftişe geldi... Biliyorsunuz, 17 uzmanı krallar gibi ağırladık, baş tacı ettik... Onlar da her seferinde, memnuniyetlerini belirtip 2008 için İstanbul'un şansının çok yüksek olduğunu belirttiler... Hatta neredeyse kararlarını İstanbul için şimdiden verdiklerini söylediler... Tabii bunlar bizim misafirimizken ve İstanbul'un güzellikleri karşısında duydukları mutluluktan dolayı söylenmiş sözlerdi... Yani, Yenibosna, Büyükçekmece,Topkapı, Bayrampaşa, Sarıyer hatlarında normal kapasitesi 14 kişilik olan minibüslerde 35 yolcunun taşınmasını mı dile getireceklerdi?.. Yoksa, günün her saatinde, keyfi şekilde kilitlenen trafiği, trafik ışıklarını hiçe sayan otomobilli magandaları mı raporlarına yazacaklardı?.. Ataköy'den, Mecidiyeköy'e 1.5 saatte gidilmesini mi bahane edeceklerdi?.. Rastgele yerlerde tiner koklayan, vatandaşın canına kastedip çantasını kapıp kaçan çocukları mı göreceklerdi?.. IOC heyeti inanıyoruz ki, İstanbul'dan ayrıldıktan sonra derin bir "Ohh" çekti... Burada iken diyemedikleri "Olimpiyat kim, bunlar kim" sözlerini şimdi rahat rahat haykırıyorlar... Bizi, 5 aday kent arasına bile sokmaya niyetleri yok... Yani o kadar kırık not almışız ki, İstanbul'un "Olimpiyat" yapması için daha nice senelere ihtiyacı var... Belki yıllar sonra, yolu bile olmayan bir arsaya yapmaya çalıştığımız Olimpiyat Stadı'na ulaşım sağlanır... Belki yıllar sonra, Kadıköy'ü de İstanbul'dan sayıp, tesis açısından öksüz bırakmaz, ayrımcılık yapmayız... Belki yıllar sonra, günde 500 yeni arabanın piyasaya çıktığı kentte, trafiğin şimdiki yollarla yürümeyeceğini anlayıp, alt üst otobanlarla çare üretiriz... Belki yine yıllar sonra, yüz arabalık otoparkı olmayan 25 bin kişilik salonları, mantık çerçevesi içinde 2000 arabalık otopark için müsait olan yerlere inşaa ederiz... Ve belki yıllar sonra, pırıl pırıl genç nesilleri, modern düşüncedeki spor aşıklarını, üretken, pratik ve geleceği sadece yarın için değil, onyıllara yayayarak düşünen parlak fikir sahibi insanları, Olimpiyat Komitesi'ne alıp, şansımızı daha bir başka zorlarız... Sadece Boğaz'ın inanılmaz güzelliği, Sultanahmet'in tarihi zenginlikleri, Kumkapı'nın sazlı sözlü eğlenceleri ile övünüp teselli bulacağımız günler artık geride kalmıştır... 12 milyonluk şehirde eğer sadece 30 spor salonuna karşılık, 27 bin kahvehane varsa... 400 bin kişiye bir salon, 400 kişiye bir kahvehane düşüyorsa... Plânlama kriterlerine göre kişi başına düşmesi gereken 3 metrekarelik spor alanı, sadece 25 santimetrekare ile sınırlıysa... Ekonomimiz pamuk ipliğine bağlı, hükümette dış kavgalardan çok, iç çekişmeler arşı âlâya çıkmışsa... Bir gün önce aldığınız malın fiyatını ertesi gün gördüğünüzde dudağınız uçukluyorsa... İşşizlerin çığ gibi büyüdüğü günümüzde, hortumlanacak banka bulamamaktan şikayet edenler sıkıntıdan patlıyorsa... Afla zorla salıverilenler, hareket olsun diye, saat başı semt semt adam doğruyorsa... Sahalarımızda küfürün ağdalısı, psikolojik savaşın kralı, düşmanlığın daniskası, kasaturaların en kan alıcısı egemense... Biz daha çok "Olimpiyat ninnisi" dinleriz... Amaaan boşverin Allah aşkına... Olimpiyatı alamadık diye dertlenip, canımızı bu kadar sıkmayalım... Yeter ki "Masalcı amcalarımızın" canı sağolsun... E-mail: narkan@tg.com.tr