FIFA Hakem Komitesi 2002 Dünya Kupası finallerininde görev alacak hakemleri açıkladı... Biliyorduk ama yine de gözlerimiz hep bizden birisini aradı... Heyhat... Türkiye'de ellerine mahkûm olduğumuz hakemlerimizden bir teki bile 36 isim arasında yer alamıyor... Hani Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'un ve MHK Başkanı Bülent Yavuz'un yere göğe sığdıramadığı hakemlerimiz var ya... Bu kadar mı kötüler ? Üstelik FIFA Hakem Komitesi Başkanı Şenes Erzik'in varlığına rağmen, Dünya Kupası'nda görev alamamak da işin bir başka boyutu... Hakemliğimiz bu kadar mı geri? Yani biz Benin (Afrika'da, Nijerya, Burkina Faso ve Togo arasına sıkışmış tamtamlar ülkesi ) Kuveyt, Guyana (Güney Amerika'da kendi halinde bir küçük devlet) ve Senegal kadar bile olamadık... Adamları yolda görsek "Yamyam" suçlaması ile aşağılarız... Ama onlar, belki Dünya Kupası'nda bizim maçımızda görev yapacak... Peki neden böyleyiz? Tek sebep "Eyyamcılık!" Bizim maçlarımızda sadece "3 büyüklerin" doğrultusunda düdük çalan, onların sahasındaki maçlarda taraftarına yaranmak için çırpınan hakemlerimiz, gururumuz olacak bir organizasyonda tabii ki olmayacaktır... Çifte değil, üçlü-beşli standartlarla düdük çalan, kartlarını keyfi çıkaran veya çıkartmayan, kuralları kafasına göre uygulayan hakemlerimizin Dünya Kupası'nda olmaması doğaldır... Onlar şükretsinler... Bir kaç iyi düdük çalanlar sayesinde, hem ceplerini hem de havalarını dolduruyorlar... Tribünlerin isyanı çoğu zaman terbiyesizce; kabul... Ama bazen hiç de haksız değil hani... Ali Aydın, Serdar Tatlı, Kuddisi Müftüoğlu gibi gördüğünü ve kuralları uygulamaya çalışanlar sayesinde hem Futbol Federasyonu hem de MHK işi şimdilik kurtarıyor... Ama ligin ikinci yarısında bu gidişle, neler olur kim bilir neler... FIFA yetkilileri Dünya Kupası'nda görev alacak hakemleri tesbit ederken, onların ülkelerinde ve dış sahalarda yönettiği kasetleri de inceliyor... Bizimkilere sıra gelince, bir görüyorlar ki, nabza göre şerbet... Bir maçları, bir diğer maçlarını tutmuyor... Ne zaman kart çıkaracakları belli değil... Kurallar keyfi şekilde değerlendiriliyor... Sahadaki hakimiyetleri yok denecek kadar az... Karşılaşma sonraları ellerini sıkıp tebrik eden futbolcu bile yok... Yardımcılarını koruyamayan orta hakemler, futbolcuların el kol hareketleri karşısında acizleri oynayan hakemler, tabii ki FIFA'dan geçer not alamıyor... Ve neticede Dünya Kupası'ndaki hakemlere "Mel mel" bakakalıyoruz... Bu işler o kadar kolay değil... FIFA'nın bizi bizimle bırakmasının altında, asla başka sebepler aramayalım... Kendimiz ediyoruz, kendimiz buluyoruz... Son seminerde, hakemlerimize önemli tembihlerde bulunuldu... Anaya, bacıya, sülaleye edilen küfürlere göre seyircisiz oynatma veya saha kapatma cezaları uygulamaya konulacak... Ama şart, hakemin küfürleri en ince detayına kadar raporuna yazması... Yani bizim, taraftardan etkilenmeyen (!) hakemlerimiz F.Bahçe'nin, G.Saray'ın, Beşiktaş'ın İstanbul'daki maçlarında, gerekirse saha kapatma cezası uygulanmasına ön ayak olacak haa... Hakem seminerinde Türk futbolu çok güzel bir şekilde kurtuluyor... Bir cesur hakem ve bir cesur rapor Türkiye'deki stadlarda küfürü şip-şak yok edecek! Yahu iş bu kadar basit mi? İstanbul'da bir maçta en az 2000 polis görev yapıyor... Üstelik, sabahın köründen, gecenin en geç saatine kadar iki sandviçle stad önlerinde, tribünlerde yağmur çamur demeden görev başında... Emniyet teşkilatı bile, ordu gibi polisiyle en ufak bir küfürü önleyemiyor da, bir hakem, bir raporla bu küfürün kökünü kazıyacak haa... Güldürmeyin adamı... Esmeden gürlemek de buna denir işte...