"Benim babam, senin babanı döver..." "Hadi canım sende... Esas, benim babam, senin babanı döver..." "Sadece babam değil, ben de seni döverim...." "Güldürme beni.... Sen benim sağımın süründürdüğünü, solumun düşündürdüğünü bilmiyorsun daha..." Oooofffff... Yeter artık yaa... *** 21. asırda, medeniyetle kucaklaştı denilen Türkiye'de, adam bildiklerimizin "ağız dalaşı" ağzımızın tadını kaçırıyor... Koskoca "Okumuş Adamlar" mektep ve medreselerde öğrendiklerini değil, sonradan aşılanıp kabuk değiştirdikleri yeni imajlarıyla ve saldırganlık piskozu içinde, kalp kırıyor; ortalığı darmadağın ediyor... Gençlere ve yönettikleri toplumlara örnek olacak kişilerin, örnek alınacak tek yanlarının kalmaması ne kadar acı... Gökyüzündeki "it dalaşlarını" bile gölgede bırakacak çirkinlikte, inatta ve büyük boyutlardaki seviyesizliğin, gelecek nesiller üzerindeki "radyasyon" tesirini, şimdiden görür gibi olmamızın üzüntüsü ile kahroluyoruz... "Ağız dalaşının" gerçek sahiplerinin vurdumduymazlıkları ile "Tühh böyle spor camiasının içine" diyerek, hiç de istenmeyen, bir ayıp da biz işliyoruz mecburen: "Hayatı çirkinleştirenlerin, hayatları çirkin olsun" *** Olup da, olmayan yasanın boşluklarından istifade etme yarışının içine giren, Türk Futbolu'nun lokomotifi "4 büyüklerin" başkan ve yöneticilerinin, ülke sporuna verdikleri zararın boyutları, ne yazık ki, her geçen gün daha da büyüyor... Özel televizyon kanalını, rakiplerine ve futbolun diğer yönetecilerine ayıran, ekrandan beğenmediği, kızdığı herkesi fırçalayan Aziz Yıldırım'ın "televole" kültürü ile "dedikodumsu" suçlamaları ve her an fitili ateşleyecekmiş gibi tehditleri, bir F.Bahçe Başkanı'na yakışıyor mu ? Yaptığı, altına imza attığı bunca güzellikleri bir anda hiçe saydıran başkana, hiçbir yöneticisi "Boş ver başkan, büyüklük bizde kalsın" deme cesaretini gösteremiyorsa, bu işin nerelere gideceğinin hesabını yapmak imkansızdır artık... F.Bahçe'nin, tesis, mâli yapılanma, Fenerium gibi para basan satış mağazalarının yaldızlığını, ağzından çıkan kötü ve öfkeli sözlerle karartan bir başkan "sempatiyi" değil "antipatiyi" çağırmaktadır... *** 5149 Sayılı "Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un" seyirci kaldığı, yıldıramadığı, susturamadığı insanların "futbolun hakimleri" pozlarıyla ortalıkta boy göstermesine uzaktan bakan, siyasiler de en "az suçluyuz" kaytarmasına girmesin sakın... 3-5 milyarlık cezalarla ortalığın süt liman olacağını düşünmek, sadece hayalciliktir... Sen, Aziz Yıldırım'a, Özhan Canaydın'a 15 gün hak mahrumiyeti versen ne yazar, vermesen ne yazar... Yâni, bunlar ceza alacak, maçlara giremeyecek, konuşamayacak ha... Güldürmeyin Allah aşkına insanı... Genç beyinlerin, körpe düşüncelerini törpüleyen, temiz futbola takoz olanları, bu cezalarla frenleyemez kimse... Bunlar, üste para verir, yine gürlediklerini zannedip, egolarını aynı saldırganlık içinde sürdürür, bazı kesimlerce yine, kahraman ilân edilir... Türkiye'nin, kavga - döğüş ortamına prim tanıyan anlayışı içinde, bu başkanları ve yöneticileri, bu yasalar asla ve asla SUSTURAMAZ... *** Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun (PFDK) kestiği cezayı, kırpıp kırpıp yıldız yapan Tahkim Kurulu ile, her türlü sözlü ve fiili saldırı karşısında, sadece başkanının espri anlayışı içinde cevapladığını sanan MHK'ya, ithamların bugün var olan şiddedi, yarın da aynı hızla devam edecektir... Ağızlara fermuar çekemeyen yasanın yumuşaklığı ile aslan, kaplan kesilen yönetici ordusunu, susturmanın tek yolu, 5149 sayılı yasanın atılıp, futbolun "kurullarına" sözle saldırının en ufak cezasının "3-5 yıl yöneticilik yapamaz" hükümlerinin getirileceği, yeni yasadır... O "kurtlar" nasıl "kuzu" oluyor bakalım ! Ama siyasi düşünüp, siyasi davrananların, oy ve iktidar kaygıları içinde, böylesine ağır, ama futbolun geleceğini kurtaracak yeni bir yasaya kısa zamanda imza atmalarını da beklemiyoruz zaten... Çünkü bu Türkiye'de, dayağı yiyen, ezilen, hakkı gasp edilenlerin seslerini çıkarıp, haklarını geri alacakları bir ortamı bulmaları o kadar kolay değil... Öyleyse "Konuşan konuşsun, ömür boyu susma hakkını mecburen kullananlar ise, otursun yerine" "Bize dokunmayan da, dokunan yılanlar da, bin yıl YAŞASIN... YAŞASIN... YAŞASIN!" Anlayışımız sağolsun!