"Öyle veya böyle, mönüde kebap var" Ve bununla ilgili bir karikatür... Fatih Terim döner, Hakan Yakın da dönerci ustası... İsviçre'nin spor gazetesi Blick'in kapak sayfası böyleydi... İnsanı kahreden, Türklük gururu ile, böylesine aşağılıkça alay eden basın ve onun şakşakçılarına bir ders vermenin gereği doğmuştu içimize... St.Jakob-Park Stadı'na bizler de öfke ve hırs dolu girdik... Her yerin kırmızı-beyaza boyandığı, Türk ile İsviçrelinin birbirine karıştığı tribünlerde, sayısal olarak az olmamıza rağmen, sesimiz gür çıkıyordu... Terim'in, Portekiz yenilgisinden sonra, mecburi 3 değişikliğe gittiği gecede, oyuna iyi başlayan taraf da bizdik üstelik... Hatta İsviçre 15 dakika kalemizin yanından bile geçemedi... Amma... İsviçre'nin, ne zaman yağacağı hiç belli olmayan o yağmuru geldiğinde, şansımız ve arzumuz değişiverdi... Aman Allahım o ne sağanak... Bilgisayarlarımızı kapatıp, basın tribününde arka koltuklara kaçtık biz bile... O güzelim saha yağmur suyunun doygunluğu ile topu sadece güçlü olana takdim etti... Kimdi onlar? Tabii ki İsviçreliler... Aynı sahada bizimkilerin dermanı kesildi, top kontrolleri sıfıra indi... Terim'in ayağa top yapsınlar diye kadroya aldığı Arda, Gökdeniz gibi klas futbolcularımız, topun yanına bile yaklaşamadılar... Sanki "Yağmurla gelen adam" gibi, İsviçreliler azdılar, saldırgan oldular... Ve 32. dakikada iki Türk'ün ortaklaşa atağında, defansımızın asla affedilmeyecek hataları da çorbaya tuz olunca, Hakan Yakın, hayatının en kolay golünü kalemize gönderiverdi... Devrenin kalan dakikaları, hep İsviçrelilerin saldırganlığı, bizimkilerin ise onları hep seyreden şaşkınlıkları geçerken, ikinci bir golü yememenin duasını yaptık hep... Ve Volkan'ın kurtarışları ile de teselli bulduk... İkinci yarıya Semih ve Mehmet Topal takviyesi ile başlayan millilerimiz, en azından bir beraberlik sayısı bulma adına çabalamaya başladılar... 57.dakikada da hırsımızın semeresini Semih'in nefis kafası ile aldık... Bu gol çok şey ifade ediyordu... Çünkü umudumuzu son maçımıza taşıyorduk böylece... En azından erken veda biletini kestirmedik... En azından döner kebap gibi, lezzetli bir yemek olmadık... Midelerine oturduk... Ve de, Volkan gibi bir kaleciyi herkese takdim ettik... Bu turnuvada, ev sahibi olmanın avantajı dışında hiçbir özelliği olmayan İsviçre'yi dün gece, ikinci yarıdaki oyunumuzla yenemeyişimize üzülsek de, Çek maçı bizim için şampiyonadaki vitrinimiz olacak... Yolumuz açık olsun... Hele o 90. dakika... Hele o Arda... Hele o unutulmaz gol...Ne mutluluk, ne gururdu Allahım... Şükürler olsun...