Modern dilenciler

A -
A +

Kışın en azdığı, en acımasız olduğu bir perşembe gecesi... Yer Bahçelievler... Üzerindeki yırtık elbise, sanki çarşaftan yapılmış kostüm misali bir giysi, ayağında biri başka, diğeri başka ayakkabı müsveddesi ile bir kadın, pazar yerinde... Pazarcıların işe yaramaz diye attığı lâhana yapraklarını, pırasa saplarını ve de bulduğu sandık parçalarını bir çuvala koymaya çalışıyor... Bu kadın, kimbilir, evde aç bekleyen yavrularına "Pazara uğradım, sizlere ne güzel yiyecekler aldım" diye sarılarak, doğru mutfağa koşacak... Tabii, ocağı yakacak tüpü, yemek kaynatacak temiz bir suyu varsa... Bu kadın, bir Türkiye gerçeğinin, Bahçelievler örneği... Daha nice, pazar artıklarından sofraya aş taşıyacak, sandık parçalarından yavrularını ısıtacak insanlar var bu ülkede... ??? Ve bu ülkede, Aziz Yıldırım, Özhan Canaydın gibi başkanlar da var... Paraya para demeyen ama bir türlü gözü doymayan başkanlar... Ülkede, yerine getirecekleri yükümlülükleri ellerinin tersi ile kenara itip "Devleti nasıl kandırırım" hesapları içinde iki başkan var... Defolarını, idaresizliklerini, açıklarını devletin avuçlarına sunacağı dolarlarla çözmeye çalışan, sonra da taraftarına "Büyük başkan" diye bağırtacak bir kaç amigo lideri ile hakimiyetlerini sürdüren iki başkan var bu ülkede... F.Bahçe'de, 6 koca yılda taraftara "Keçiboynuzu" yediren, sadece bir şampiyonlukla narkoz yapan Aziz Yıldırım'ın başkan olduğuna şahitlik yapmak, biraz vicdan ister... Tesis yapmış, geçiniz... Stad yapmış, geçiniz... Kulüp lokali yapmış, geçiniz... Siz söyleyin bakalım, Aziz başkan, bu zamana kadar kaç milyon doları, boşu boşuna transfer ettiği yabancılara yedirmiş... Siz ondan haber verin önce... ??? Ortega'ya kaptır, Washington'a kaptır, kaptır da kaptır... 60 milyon doları harman gibi savur... Başarı yok, şampiyonluk yok, Avrupa yok... Peki ne var ? Samandıra, stad, Dereağzı, F.Bahçe Burnu... Geçiniz bunları, geçiniz... 6 yılın 5 yılında taraftarı uyut, 10 teknik adam, 50'ye yakın futbolcu ile dama taşı gibi oyna, sonra da "Battık, bittik" edebiyatı yap... Aziz Yıldırım döneminde, F.Bahçe'nin diğer şubeleri, başta basketbol şubesi olmak üzere, salonların utanılacak takımı haline getirilmiş ve öksüz çocuk gibi ortada bırakılmıştır... Öyle ki, o basketbol şubesi, geçen sezon TRT'den zorla alınıp, ceplerine konan "Haraç" misali parayla, hayatını sürdürebilmiştir... Koca F.Bahçe'nin, tesis şampiyonu ilân edilen F.Bahçe'nin basketbolcuları ele güne muhtaç edilmiştir Aziz Yıldırım döneminde... Bu utanç yıllar geçse de hep hatırlanacak ve asla unutulmayacaktır... ??? Aziz Yıldırım'dan pek farkı olmayan, hâttâ onun tesis hamlesi fakiri olan bir başka başkan, Özhan Canaydın da, kader arkadaşının yolunda, koluna girmiş gitmektedir... G.Saray'ın başarısızlık gerçeğinin altında, asla kendisini görmeyen "Bugün - yarın" kandırmacılığı ile, hem stad, hem kredi ve de "Süper transferler" konusunda G.Saray taraftarını uyutan Canaydın'ın, Aziz Yıldırım'dan ne farkı var ki? Başarıya hasret kalan ama transfer bonkörlüğünü de kimselere bırakmayan iki başkan, inatla koltuklarında kalmak için çırpınırken, çareyi yine devlet kapısında el açmakta buluyor... Daha bir kaç gün önce, Başbakan'a yalvaran "Bizlere vergi kolaylığı gösterin" diye el açan "Modern dilenciler" bir defa daha güler yüzle devlet kapısından ayrıldı... Çünkü onlar, 100 trilyonluk borçlarını bile bir çırpıda sildirmenin uyanıklığı ile "İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü" mantığıyla, utanmadan, sıkılmadan devlete el açmaya alıştılar bir kere... Taraftarını, Beşiktaş'ın yanında küçük düşüren, onların yanında ezik bırakan iki başkan, başarısızlıklarını, özel forslarını kullanarak örtmeye çalışırken Türkiye'nin iki değişik yüzü ortaya çıkmıştır... ??? Bu ülkede, kelime oyunlarıyla "Zam verdik" dedikleri emeklinin halini görmeyenler, F.Bahçe ve G.Saray'ın trilyonlarca tutan borçlarını silemez... Bu ülkede, pazar yerlerindeki artıklarla evinde tencere kaynatmaya, aç karınları doyurmaya çalışanlar varken, birileri, F.Bahçe'nin, G.Saray'ın bilet fiyatlarını bilet üzerindeki rakamdan değil de, onlarca katı fiyata "teberrulu" satmalarına müsaade edemez... Bu ülkede, İstanbulspor, Adanaspor gibi iki köklü takımın içler acısı hali göz önündeyken, F.Bahçe ve G.Saray'ın devletten koparttıkları avantalarla "padişahlık" sürdürmesine kimse göz yumamaz... Bu ülkede, devlet büyükleri, futbol arenasından silinip giden Vanspor gibi nice şanssız takımların akıbetini hiçe sayıp, F.Bahçe ve G.Saray'ın "lüks" isteklerine derman olamaz... Bu ülkede "İ... gazetecileri otelden atın" diyen kaptanı, "Birkaç gazeteci dövmem şart oldu" diyen yöneticiyi bünyesinde barındıranlara alkış, iltimas, para bulunurken, 22 yıllık kaptanına kapı dışını gösterenlere arka çıkılırken, futbolun güzelliğinden ve ligin temizliğinden kimse bahsedemez... "Gurbette taşa yaslanmadan, evdeki hasırın kıymetini bilmeyenler" hep dümen suyunda gidecek değil bu âlemde.. Onlar bilsinler ki, bu ülke, onların at oynattığı, borularının her zaman öttüğü, kabadayılıklarını her zaman sürdürecekleri bir yer, asla olmayacaktır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.