25 trilyon... Bu uçuk mangırlar, İstanbul'u NATO'culara şirin gösterme makyajının bedeli... 2 günlük NATO zirvesi için süsleme masrafcığımız! Yollara, çiçeklere, kaldırımlara dökülen bu 25 trilyon, sadece iki gün için İstanbul'u ziyaret edecek, hâttâ, kapalı kapılar arkasından dışarı bile çıkmayacak misafirlere, sevimli gözükmek için harcadığımız para... Geçtiğimiz pazar günü, ÖSS imtihanı için 1milyon 786 bin üniversite hayali kuran gencimiz, sınav kazanmak için ter döktü... Bu genç hayalcilerin, sadece 396 bin tanesi üniversite kapısından içeri girebilecek... Ya gerisi? İşsizler ordusunun birer neferi olacak maalesef... Üniversite reformunun, her geçen gün daha da bir önem kazandığı bu yüzyılda, gençleri sokaklara salmanın bedelini ödeyecekler, sakın ola ki, işlerinin çokluğundan, bu işlerin sanıldığı kadar kolay olmadığından yakınmasın... Sokakları süslemesini bilenler, trilyonları iki gün için caddelere halı gibi serenler, üniversiteye girme umutlarının sayısını da arttırmak zorundadır... Girmenin bir dert, bitirdikten sonra, daha da bir dert haline getirilen üniversiteler, Türk gençliğinin hayallerini körelten bir barınak kılığından çıkarılıp, vatana, düşünceleri, bilgisi ve emeği ile hizmet edebilecek gençlerin umut ve köprü kapısı olmalıdır... Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'ne olan 40 trilyona yakın borcunu ödemeyerek, Olimpiyat Stadı'nı, dağ başında kendi haline çürümeye ve ulaşılması zor bir sanat abidesine döndüren zihniyetlerin, prestij için, sadece NATO zirvesine değil, sportif zirvelere de öncülük etme sorumluluğu olmalıdır... Etiyopyalı olmasına rağmen, kendi ülkesine Türk pasaportu ve vizeyle giren Elvan Abeylegesse'nin bize kazandırdığı onur acaba 25 trilyona bedel değil mi? Haftada 150 kilometre koşan, Türkiye'ye 17 yaşında gelerek, artık bizden biri olan Elvan'a şu saatten sonra, ülke olarak sarılmaktan başka bir çaremiz yok... Ona "Devşirme" gözü ile bakıp "Bizden biri değil, neden başarılarına sevinelim" gibi çarpık düşünce içinde olmanın kimseye yararı olmaz şu saatten sonra... Elvan'a, Norveç'te kırdığı Dünya Rekoru öncesi, zaten çok uzak durduk... Ona, bir Süreyya Ayhan'a gösterdiğimiz imkânın, toleransın, binde birini bile gösteremedik... Süreyya'yı , Amerika'ya hem idmana, hem balayına gönderirken hiç bir fedakârlıktan çekinmedik... Türkiye'ye döndüğünde, istediği tartan pistleri ayağının altına kırmızı halı gibi serdik... Onun uğruna, kendisini kapıda bekletti diye, bir kaç garibanın işine bile son verdik... Yorulmasın diye hiç bir müsabakaya sokmadığımız Süreyya'dan, biz yine de Atina'da altın madalya bekliyoruz... Ama Elvan, her hafta çok ciddi yarışlarda rakiplerine tur bindirirken bile, Süreyya'nın manşetlerde yer bulduğu kadar gözükemeden, Atina'ya hazırlanıyor... Şimdi yeni bir oyun, yeni bir senaryo yazanlar, keyif kaçırmak için büyük uğraş içinde... Elvan, Süreyya'nın koşacağı 1500 metre yarışına da girmek istiyor ama birileri Süreyya'ya kıymamak için "Olmaz" diye takoz oluyor bu işe.. Ne olur girse... Süreyya birinci, Elvan ikinci olsa fena mı? İki madalya rahatsız mı eder bizi? Şimdiye kadar, Süreyya kuştüyü yataklarda, Elvan tahta üstüne konmuş şiltelerde yatırıldı bu ülkede... Birisi el üstünde, diğeri, dünya rekorı kırdığı halde, yine sade vatandaş Etiyopyalı Elvan olarak tanınıyor hâlâ... Atina'ya kadar koşmama kararı alan Süreyya'nın bu davranışına "Bir bildiği vardır" diye saygı duyulurken, Elvan, neredeyse mahalleler arası koşularda bile yarıştırılıyor... İşleyen demir mi, yoksa suda bekletilen demir mi pas tutacak, yakında göreceğiz bunu... Spordaki güzellikleri, futbolda aramanın yanlışlığı yüzünden, hep yanılgı içindeyiz... Hep, varsa yoksa "Büyük" dediğimiz kulüplerin "Küçük" çekişmeleri ile uğraşıyoruz... Yok efendim, F.Bahçe ile G.Saray'ın, Önder Turacı diye bir futbolcu için dostluk bozması, Ergun Gürsoy'un eski kimliğine tekrar dönüp, savaş ilân etmesi, buna Mahmut Uslu'nun aynı dil ve aynı üslûpla cevap vererek, ortalık germesi, bizim uğraştığımız konular... Maliye Bakanı'nın F.Bahçe'yi Alex'in imza atacağı gün, kulübe gelip "Transfer harcamalarınızı düşük göstermeyin, sonra yakarım ha" demesini, magazinsel yönden işleyen de biziz... İşte bunlar spor sayfalarının manşetleri... Yoksa; Etiyopya'daki kalabalık ve fakir ailesine bakabilmek için, Türk vatandaşı olan ve bize ay - yıldızlı forma ile Dünya Rekoru hediye eden Elvan kimin umurunda... Aylardır koşmayan Süreyya'nın bile gölgesinde kalan rekortmene yaptığımız ayıp, belki bir gün 25 trilyonluk makyaj parasını çekinmeden harcayanların insafa gelmesiyle unutulur gider... Dileriz o zaman, NATO'cularımızın geçeceği yolları "Bal dök yala" misali süslerken, Elvan'ımızın rekora giden yollarına da gül döker koklarız...