Neler yaptık neler?

A -
A +

Ohh be dünya varmış! Nihayet "Şike meselesini" hallettik! Ülke olarak rahatladık değil mi? Boşuna 3 Temmuz'dan beri kendimizi helak etmişiz... "Türk futbolu elden gidiyor" diye dövündük... Sahalardan insanları, evlerden dekoterleri kaçırdık... Endişelerimiz; beyinlerden beyinlere, yol bulup gitti... Uykularımız kaçtı... Keyfimiz kaçtı... Avrupalı vatandaşlara "Ne deriz" ya da "Nasıl izah ederiz" diye, kendimizi hırpaladıkça, hırpaladık... Televizyonlardaki yorumcuları, gazetedeki yazarları "geveze" ettik... Her kafadan bir ses... Herkes savcı, herkes hakim, herkes avukat oldu... Sokaklara döküldük ara sıra... Bazen Metris'te, bazen Silivri de, bazen Çağlayan Adliyesi'nde gövde gösterilerinde bulunduk... Gerektiğinde polis falan dinlemeden, adliye binasını bile taşladık... Gözümüz karardı... Tribünlerdeki erkek hakimiyetini, küfür yüzünden bayanlara ve çocuklara bıraktık... Bütün bunlar yetmedi... Bir de "jurnalci" olduk... "Hakim bey, ben yapmadım o yaptı" gibisinden suçlamalarla, dünyadan haberi olmayanları bile çamura buladık... Bize neydi çünkü... Varsın temizlesinler... Varsın insan içine tekrar tertemiz çıkabilmek için çapalasınlar... Bunlar umurumuzda olmadı ki bizim... Yeter ki futbolumuza, başkanlarımıza, yöneticilerimize bir şey olmasın... Ohh be, şükür Allah'ıma... Nihayet tertemiziz... Boşuna endişelendiğimiz günlere yazık olmuş... Geceler boyu süren ifadeler, duruşmalar, polis arabaları ile Metris'e taşınanların üzüntüleri hikayeymiş... Ne kadar da temizmiş futbolumuz meğer, ne kadar... Bir gece yarısı saat 02.30'da bu kararı açıklayan Federasyonumuza ve PFDK'ya teşekkür ederiz... Onlar inandı, sonunda biz de inandık! Öyleyse hep beraber haykıralım: "Duyduk, duymadık demeyin... Tertemizdir futbolumuz... Laf söyleyeni vururuz! " Kulağımıza küpe olsun Hadi bu sezonu atlattık... Hadi tüm olumsuzluklara rağmen, sahanın içinde tertemiz bir futbol anlayışının olduğunu biliyoruz... Gerçekten inanıyoruz... Peki gelecek sezonlara aynı manzaraları taşıyacak mıyız? Yani sahada oynayanların kafasını yaracak mıyız? Koridorlarda ağız burun kıracak mıyız? Ya da sokaklarda maraton koşusu yapar gibi, sopalı, taşlı, bıçaklı kovalamaya katılacak mıyız? Futbolcuları birer koleksiyoncu zannedip, onlara, çakı, musluk, pencere sapı, ayakkabı, telefon, sustalı atarak yardım yapmayı (!) sürdürecek miyiz? Aşıkların atışması gibi başkanların, yöneticilerin ağız dalaşına şahit olacak mıyız? Bütün bu manzaraları, karşısına geçip seyreden federasyonlar gibi keyif çatacak mıyız? Sahi... Biz bütün bu çirkin tablolara, natürmort bir meyve tabağı eserini seyreder gibi iştahla bakacak mıyız? Yoksaaa... Bu tablolardan ders alıp, gelecek yıllara tertemiz bir ligin garantisini verecek miyiz? Olmaz olmaz demeyelim... Bakarsınız oluverir... İki başarı öyküsü Futbolla yatıp, futbolla kalkan bir ülke olduğumuz için, etrafımızdaki güzellikleri göremez olduk... İşte size bir gerçek güzellik... 48.Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu... Akdeniz'i, Ege'yi ve de İstanbul'un müthiş manzaralarını içine sindire sindire yapılan bir yarış... *** İşte voleybol... Bayan Voleybol Milli Takımı bir ilki gerçekleştirerek 52 yıllık bir hasrete son verdi... Sultanlar Londra vizesini kaptı... Öyle ufak tefek başarı değil bu... Romanı yazılacak bir başarı öyküsü... *** Bu tatları bize yaşatan sporcular ve başkanlar Emin Müftüoğlu ve Erol Ünal Karabıyık'ın önünde saygı ile eğiliyoruz... Onlar sayesinde çirkinliklerin üzeri başarı bulutları ile kaplanıyor... Ne mutlu bize...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.