IOC Değerlendirme Komisyonu, olimpiyatlara aday üç kenti, 13 kişiden oluşan heyetle dolaşıp, rapor hazırlamak için uğraşıyor...
Önce Tokyo, sonra Madrid ve şu günlerde de İstanbul...
Çok önemli bir "görücüye çıkma" işlemi bu...
İstanbul'un tabiat harikası konumu, mutlaka büyük bir etken...
Ama eksik taraflarımız da yok değil...
IOC'nin kriterlerinde 14 madde var...
Bir kısmından geçer not almamız şüphesiz...
Örneğin; vizyonumuz var mı?
Var...
Tesislerimiz var mı?
Yeterince var?
Konaklama imkânımız var mı?
Fazlasıyla var...
Emniyet ve güvenlik var mı?
Her ülkede olduğu kadar var...
Teknoloji ve enerjimiz var mı?
Şüphesiz, var...
Yasal konular, gümrükler, vize işlemlerinde kolaylık var mı?
Var...
Hükümet desteği var mı?
Hiçbir ülkede olmayacağı kadar var...
Finans ve pazarlama konusunda sıkıntı var mı?
Asla... Her türlü girişim tamam... Patronlar, kesenin ağzını açmak için imza attı bile...
Spor organizasyon tecrübemiz var mı?
Daha önce düzenlediğimiz şampiyonalar, final maçlarına ev sahipliği yapmamız tam not almadı mı?
Olimpiyat Köyümüz var mı?
Stadımız zaten hazır, diğer konularda hükümet, her türlü yatırımı yapmayı taahhüt etti zaten...
AHH O ULAŞIM YOK MU?
Projeler hazır, startı bekliyor...
İş bunlarla bitse iyi...
Aynı imkânlar Tokyo ve Madrid için de geçerli...
Hatta bizden bir adım ötede bile onlar...
Hangi konuda?
Ulaşım tabii...
Bizim, bir türlü halledemediğimiz, kangren olmuş konumuz bu, ulaşım işi...
Önümüzde büyük bir zaman var... Biz bu konuları halletmeye çalışacağız...
Ama Madrid, bunu çoktan aşmış...
Otobüslerde, metrolarda ayakta yolcu yok neredeyse...
Bizim gibi, ayakta, sıkış sıkış yolculuklarda kurdeşen dökmüyorsunuz...
Üstelik Madrid, tesis yönünden de bizden çok çok ileride...
Şehrin göbeğindeki 80 bin kişilik Bernabeu Stadı, yarım saatte boşalıyor ve hiçbir sıkıntı çekilmiyor...
Bizim, Olimpiyat Stadı ve TT Arena'ya gitmek ve dönmek çilesi onlarda asla yok...
İşte İstanbul'un, kırık not alacağı tek konu da bu zaten...
Bizim bütün amacımız, 7 Eylül'de Buenos Aires'te (Arjantin) yapılacak seçimde, ilk turu elenmeden atlamamız olacaktır...
Eğer ikiye kalırsak, şansımız en az rakibimiz kadar fazla...
İspanyolların dediği gibi "Bizde tesis var, para yok; sizde para var tesis yok" kriterini yarı yarıya kırdığımızda, yüzümüzün gülmemesi için hiçbir neden yok...
Öyleyse "Haydi, birlikte köprüler kuralım!"
Bir tuhaf teklif!
Fatih Terim, bu ülkenin bir numaralı teknik adamı...
Bunu herkes kabul ediyor...
Onun düşünceleri, her zaman saygı ile karşılanır; söylediği sözlerin önemi herkesçe bilinir...
İşte size tuhaf bir Fatih Terim örneği...
Biz, Sabah gazetesi yazarı Yaşar Yalçın'ın yalancısıyız!
Fatih Terim, Futbol Federasyonuna şöyle sesleniyor:
"Suçlu teknik adamların, cezasını kulüpleri çekmesin... Teknik adamlar tribüne gönderilmesin, eğer ceza verilecekse, bu para cezası olsun!"
İlk bakışta mantıklı bir yaklaşım gibi geliyor insana...
Amma...
Bu yol açılırsa, bakın neler olabilir...
"Nasıl olsa para cezası ile atlatırım" diyen bir teknik adam, gerekirse hakeme içindeki tüm kini kusar, ağzı açılmamış küfrü eder; gerekirse yakasına sarılır, dut ağacı gibi silkeler; hatta fiili harekette bulunup, gözünün birisini morartır, dişlerini döker...
Eee ne olur sonra...
Tribüne göndermek yok nasıl olsa...
Ahh Fatih Hocam ahh...
Türk futbolunu, çirkin görüntülerden kurtarmak için büyük uğraş verilirken, sizin böyle bir teklifi ortaya atmanız oldu mu ya?
"Ne kadar köfte, o kadar ekmek" değil bu...
Sizinki "Ne kadar para, o kadar hakaret" hocam...