Ölmeden mezara koymak!

A -
A +

Her ne kadar "spora siyaset bulaşmasın" diye haykıranlar olsa da, siyaset yapmayan kişilerin, sporun yöneticisi olma ihtimali, sıfırın altı sıfırdır... Hatalarını bile bile, üstlerini örtebilmek, siyasi olmanın tezgahından geçmez mi? Muhalefet, size alttan üsten sallayacak, baltayı vuracak, siz yine de ayakta kalabileceksiniz... İstediğiniz kadar sağlam sinir sisteminiz olsun... İstediğiniz kadar, duygusuz olun... İstediğiniz kadar, başınızı gerçeklerden terse çevirin... Siyasi değilseniz "siyasetle işim olmaz" deseniz de, siz iyi bir siyasetçi olmadan, asla yönetici olamazsınız... Kongre Beşiktaş'a yakıştı Beşiktaş Kongresi'nde, dünün ve bugünün başkanı Yıldırım Demirören ile bir zamanlar onun yardımcılığını yapan, az çok huyunu suyunu bilen, sonra da yolunu ayıran Murat Aksu'nun yarışında alkışlanacak ve düşünülecek paragraflar şimdilik kenara kondu... Herkesin seçim sonrası notu şu oldu: "Beşiktaş'a yakışır bir kongre." Doğrudur... Kongre salonunda bir ayıp yaşanmadı... Yumruklar konuşmadı... Sandalyeler havada uçuşmadı... İki aday, kırıcı olmadı... Bunlar alkışlanacak tablolardı şüphesiz... Ama seçim bitti, mutluluk geri geldi mi Beşiktaş'a? YARIN, NELER OLACAK? Yarın, İnönü'de esas "yeni sınav" başlıyor... Teknik direktör Denizli'nin başında olmayacağı takım, ligin en güçlü ve futbolu kuralına göre oynayan ekibi G.Birliği karşısına çıkacak... Ve tribünlerin duruşu, sahadaki futboldan çok merak edilen konu şimdilik... Wolfsburg yenilgisinden sonra tavan yapan protesto şekli, başkana sarf edilen aşağılayıcı sözler ve sonunda Demirören'in de koltuğundan kalkıp, el kol hareketleriyle tribünlere isyanı, istenmeyen sözcüklerinin açtığı "sevgi yarası" yerini mutluluğa bırakacak mı? Demirören'in "Kimse Beşiktaş Başkanına küfür edemez" sözlerine "Taraftarına küfür eden başkan istemiyoruz" diye karşılık veren o tribünlerin arasındaki buzlar eriyecek mi? Temizlik, dağıtma, susturma, kontra planlar, işe yarayacak mı? YENİ POLİTİK ROTA Daha düne kadar, Delgado olayını çözmek için Tello veya Tabata'nın gönderilmesi düşünülürken, seçim biter bitmez, Delgado'nun bileti kesildi... Çünkü daha önce, 8 milyon euronun sayıldığı Tabata'nın, başkanı "kontraya" düşürmemek adına takımda kalması, yeni yönetimin ilk icraatı oldu... Ama taraftar Tabata'yı hiç istemiyor ki... Teknik Direktör Denizli, seçim biter bitmez, ciddi bir operasyon için hastaneye yattı... Ameliyat ve bakım süresi bir haftayı geçecek... Yani Denizli, seçim sonrası, sıkıntılı G.Birliği maçında, ihaleyi Tayfur Havutçu'ya bıraktı... En önemlisi, ara transfer döneminden faydalanamayan tek takım, seçimi bahane eden Beşiktaş oldu... Aklı sıra fırsatı değerlendirip, tasarruf yaptı yönetim... Kendisine muhalefet edenleri de mükafatlandırarak, bir değişik politika izlemeye başladı ilk günden... Ayrıca, yeni dönemde "F.Bahçe yol haritasının" doğrultusunda, adım atılıp, hamleler yapılacağı da, herkesin dilinde... AŞK MI, NEFRET Mİ? Kongre öncesi, Murat Aksu'yu başkanlığa yakıştıramayan, camianın ağır topları Fikret Orman ve Hasan Arat ile son anda, eleştirdiği Demirören'in listesine giren Metin Keçeli, siyah-beyazlı camianın 3 yıllık geleceğine yön veren kişiler olmuştur... Eğer işler iyi gitmezse, bu isimler vebal altındadır... Borcun ağır yükünün altında ezilen Beşiktaş'ın bu dertten kurtulması, Demirören'in bir 60 milyon dolar daha takviyesine değil "bulunacak kaynaklarla, kulübü kâr eden bir konuma getirme" sözünün tutulması ile olacaktır... Ve bir de; ürün pazarlama işinde Kartal Yuvası ile kıyasıya mücadele eden ve kendi ürününü satan Çarşı'nın, bu işi halletmesi gerekmektedir... "Bir kapıda iki dilenci (tüccar) olmaz" çünkü... Bir tarafta kulüp, diğer yanda Çarşı... "Ölmeden mezara koymayın bizi" diye bağıranların, Beşiktaş'a destek olması, mezar işinden önce, bu dünyada yapacakları en büyük sevap işidir... Ama o rant yok mu o rant... Belki küfrü ve isyanı da bastıracaktır... Ama bunun adı "aşk" olmayacaktır hiçbir zaman... Geçici sevda, her zaman nefretle kol koladır bilesiniz... Devrimci lider! F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, her zaman Türk futbolunun içinde olması gereken birisi... Bazen gıcıklığına, bazen içinden gelen isyana uyup istifa etse de, kendisine hep ihtiyaç duyulduğunu bildiği için, nazlanmadan geri dönen birisidir Yıldırım... Bu yüzden, eli bu kadar kuvvetli olan birisinin, ağzından çıkan sözleri iyi tartmak gerekir... Bir şeylere güvenmese "Kulüplerin harcamaları düzenlenmeli ve denetlenmelidir... UEFA kriterleri TFF tarafından sıfır toleransla uygulanmalıdır" demez o... Ya da "İngiltere örneğinde olduğu gibi, futbolun mali hakları, bu hakların gerçek sahibi olan kulüplerin oluşturacağı bir yeni yapıya devredilmeli, federasyon, sadece işi organize etmelidir" hiç demez o... Bütün bu "farklı" düşünceler, Aziz Yıldırım'ı "farklı" kılan özelliklerdir... O, F.Bahçe'de her şeye hakimdir... Hakim olamadığı tek kişi ise, divan toplantısında kürsüye çıkıp "Birkaç güne kadar çok flaş bir transferi yönetim olarak gerçekleştireceğiz" diyen ama bu sözün fiyaskosu altında ezilen Nihat Özdemir'dir... Eeee... Bu kadarcık kusur, kadı kızında da var yani!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.