Para konuşulmaz prim konuşulur!

A -
A +

Abdullah Avcı kibar, gözünü para bürümemiş, istikrarlı, başarıya aç, herkesin neredeyse ortak noktada birleşerek "Tam milli takıma yakışacak adam" dediği birisi... Milli takım, onunla dileriz, büyük başarılara adım atacaktır... Çünkü işini seven insanların yanına, başarı ister istemez kendiliğinden gelir zaten... Avcı, Federasyon Başkanı Aydınlar ile el sıkıştıktan sonra, "Ne kadar ücret talep ediyorsun?" sorusuna "Milli takımda para konuşulmaz" diye cevap veriyor... Tamam, delikanlıca verilen bu karşılık, bir yerde Türk antrenöründen beklenen cevaptır... Amma... Daha dün, Hiddink'in şu kadar yıllık para, bu kadar prim, şu kadar masraf, bilet, harcırah, ev kirası, hizmetlilerin ücreti gibi uçuk isteklerine "Başüstüne" diyerek kabul edenlere "Ne verirseniz kabul" deme yanlışlığı daha baştan yapılmıştır... Biz Avcı'ya katılmıyoruz... Milli takımda para konuşulur... Neden mi? Hocasını da yanına alarak, prim konuşmaya gidenlerin olduğu yerde, sapına kadar para konuşulur Sayın Avcı... Dileriz bir gün, yanlış yaptığınızı anlayıp kuzu kuzu gitmezsiniz milli takımdan... Ve arkanızdan "Zaten tazminat maddesi yoktu, maaşı da fazla yüksek değildi" şeklinde konuşmaları duymayız... "Keşke demektense, dememek için ortam sunanlardan" olmazsınız inşallah... Unutmayınız ki; yerli ve yabancı hoca farkını para konusunda değil de sahada gösterdiğiniz zaman sizi alkışlayacağız biz... İyi hâl! Bursa'da sevgilisini öldürüp, cesedini parçalara bölerek çöp kutusuna atan 31 yaşındaki kişiye, önce ömür boyu hapis verildi... Sonra 25 yıla indirildi... Neden? İyi halden... Tövbe tövbe... Sevgilisini 10 parçaya bölen bir insanın hangi iyi niyetinden bahsedilebilir? B.K. 14,5 yıl yattıktan sonra da serbest kalacak... Tabii daha önce af falan çıkmazsa!... Şike ve teşvik yasasının şu haliyle uygulandığını düşünelim... Ömür boyu hapis 14,5 seneye "iyi hâl" nedeniyle inebiliyorsa "Biz adam mı kestik" diye isyan eden tutuklular ve dışarıdan ahkâm kesenlere ne ceza verilebilir ki? Malum "iyi hal" durumu... Koğuşları boyatanlar, buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon alarak mahpushane yaşam şartlarını yükseltenler gerçek "iyi niyet" ölçülerine uymuyor mu? Öyleyse "Aramıza tekrar hoş geldiniz sevgili yöneticiler, futbolcu kardeşler, teknik adamlar." Hoş geldiniz Metriszedeler! Kocaman prensipler! F.Bahçe'de, şike olaylarında en ufak bir suçu olmayan tribünler, hem başkanlarına sahip çıkarak, hem de maçlarda futbolculara destek vererek tarihi bir görevi sürdürüyor... Saraçoğlu'nu inanılmaz bir atmosfere dönüştüren o seyirci bir yana, takımın başındaki Aykut Kocaman bir yana... Aykut Kocaman, gülmeyen yüzü, futbolcularına elektrik vermeyen duruşu ile sanki "acıların çocuğu" Emrah'ı oynuyor... Gole sevinmeyerek, galibiyete gülmeyerek ne anlatmak istiyor acaba? Yıldızlar topluluğu F.Bahçe'ye oynattığı futbol ortadayken üstelik... Saha içindeki futbolcu kenara dönüp baktığında, müflis bir tüccar üzüntüsü haliyle Aykut Kocaman'la göz göze geliyor... Hadi bakalım ne elektrik alacaksınız o kişiden? Bu da yetmiyor o alıştığımız "filozofik" konuşmaları var bir de... "Siz bilerek sarı kart görüp cezalı duruma düşenleri değil, sakatım diyerek Hırvatistan'a gitmeyen ama üç gün sonra takımının ilk maçında forma giyenleri sorgulayın." Hani geçen sezon "Trabzonspor'un penaltıları irdelenmeli" gibisinden ortaya attığı polemik konusunun bir yenisi bu... Yâni Burak Yılmaz ile Giray'ı kastediyor Aykut Kocaman... Oysa Kocaman, tribünün küfürlü göndermesini alkışlayan Volkan'ı; saha içinde Gökhan'ı neredeyse dövmeye kalkan Emre'yi; oyundan alındıktan sonra hocasını ve kulübeyi takmayan Uğur Boral'ı hizaya getirebilse... İşte o zaman, F.Bahçe'de gördüğümüz disiplinsizlik ve başa buyrukluğu önlemiş, futbolcularının kafasını sadece futbolla doldurmuş olur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.