Dünya golfünün "1 numarası" Rory Mcllroy.
THY Word Golf Finallerinde kimleri izledik, kimleri...
Dünyanın "En çok kazanan sporcusu" Tiger Woods...
Dünyanın "1 numarası" Rory Mcllroy...
Justin Rose, Charl Schwartzel, Lee Weswood, Hunter Mahan, Webb Simpson...
Hepsi, golf sporunun efsaneleri...
Ama bu şampiyonada iki şeye şahit olduk:
1-Biz, ülke olarak tüm büyük organizasyonların üstesinden çok rahat geliriz...
2-Türkiye, tüm sporlar için cazibe merkezi...
Bu nedenle 2020 Olimpiyatlarını havada, karada biz alırız...
Bunlar bir yana, benim aklımda ve gönlümde yer edenler ise bambaşka oldu bu şampiyonada...
En fazla parayı kazanabilirsiniz... Ama Tiger Woods gibi, kasıntı olduktan sonra neye yarar o para... Adam, kendisinden imza almak isteyen herkesi aşağılayan bir yapıya sahip... Çocukların, gençlerin, büyüklerin hevesini kursağında bırakacak kadar duygudan uzak birisi...
Şampiyon Justin Rose'un ve benim için de golfte dünyanın "1 numarası" Rory Mcllroy'un yanına bile yaklaşamaz o...
Tiger Woods, istediği kadar "Parayla saadet olur" desin... Doğru... Parasız saadet olmadığı gerçeğini de unutmayalım...
Amma...
İnsanlar paranın sahtesini yapar...
Para da insanın sahtesini...
Ustadan, çırağa ateş!
Mustafa Denizli; milli takımımızı Avrupa Futbol Şampiyonası'nda ilk kez çeyrek final oynatan ve 3 büyükte de şampiyonluk yaşamış tek hoca olarak tarihe geçen bir spor adamıdır...
Ona saygımız büyüktür...
Ayrıca kendisi futbol dendiğinde akla gelen 3 hocadan biridir bu ülkede...
Geçerliliğini asla kaybetmeyen bir anlayışın odağındaki isim Mustafa Denizli, geçen akşam katıldığı bir TV programında, öyle bir konuştu ki, amacını mı aştı; yoksa birilerine mesajlar mı gönderdi anlayamadık...
"Milli Takımın hali keyifsiz. F.Bahçe yenilir 20 milyon üzülür, Beşiktaş, G.Saray yenilir insanlar üzülür ama Milli Takım yenilince herkes üzülüyor. Milli Takım iyi oynamadı. Hocanın yeterli olup olmadığı kararını yöneticiler verir."
Ne demek bu?
Bir değişimin ilk adımlarını atan bir meslektaşı için Denizli'nin bu sözleri doğrusu etik değildi... Devam ediyor Denizli:
"Ben milli takımın bu yapısı içerisinde, etkili futbol oynayabileceğini düşünmüyorum. Bunu samimi olarak söylüyorum. Milli Takımla ilgili konuşmak için orada görev yapmama gerek yok. Bu kadro yapısının akıcı futbol, çabuk futbol oynama şansı çok zor. Kahve olduğu zaman yanında bir bardak su içersin. O bütünlüğü sağlamak lazım. O bütünü, sadece kendine göre yapamazsın."
Yani demek istiyor ki "Avcı yetersiz."
İyi güzel hocam da, bu ülke sizi başarılarınızla alkışladığı gibi, sahadaki yabancı sayısını ihlal edip, koskoca F.Bahçe'yi hükmen yenilgiye sürüklediğinizi de unutmadı...
Görev bekleyen bir pozisyonunuzda; bir meslektaşınızı, en kritik maç haftasında, böylesine eleştirmeniz bize "İğne ve çuvaldız olayını" hatırlattı ister istemez...
Uzaktan sevmek
Bir fotoğraf...
Dökülen gözyaşları...
Sevgilisinden zorla ayırtılan bir insanın, engelleyemediği duygularının ifadesi...
O akan yaşların her zerresinde, geçen güzel günlerin hatırası var...
Mutluluğun, elinden alınmasına olan isyan var...
Zorla "git" denilen bir kovulmuşluğun acısı var...
O fotoğrafta, sadece F.Bahçe'nin değil, Türk insanının sevgisini kazanmış Alex'in "Gidiyorum ama dönüşüm yine muhteşem olacak" der gibi, bir anlatımı var...
Bundan böyle Alex'i, Şems-i Tebrizi'nin dediği gibi seveceğiz herhalde:
"Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen... Ne incitir, ne acıtır, ne yaralar, ne de kanatır."