Sporda Şiddeti Önleme Yasası herkesin dört gözle beklediği bir önem kazandı... Üstelik nasıl çıkacağı da, ayrı bir merak konusu... Meclis Araştırma Komisyonu, herkesi dinliyor... "Hata yapmayalım, eksik çıkartmayalım, ihaleyi üzerimize bırakmayalım" gibisinden endişeleri gidermek adına, fikir üstüne fikir alıyor... Alıyor da, herkes işin genelinde değil, kendi çıkarına uygunluğuna bakıyor... Örneğin; Kulüpler Birliği adına Başkan Aziz Yıldırım, iki saate yakın bilgilendirme toplantısında, konuyu, döndürüp dolaştırıp "Protokol tribünü krizine" getirdi... "Yargılanmış menajerlerle yan yana oturuyorum; milletvekilleri, bakanlar maça geldiğinde yer krizi yaşanıyor" dedikten sonra işi bir de biletlerdeki KDV miktarına getirip, yüzde 18'den, yüzde 8'e indirilmesini istedi... Yani fikir alışverişi "Rabbena, hep bana" oldu sonunda... Meclis Komisyonu eski futbolcuları da dinlemeyi ihmal etmedi... Golü, çok önceden sezmesi ile tanınan ama yayıncı kuruluşun 7 -8 saniyelik yayın geciktirme tekniğini, kendisine, bir bilmişlik olarak apolet gibi takan Rıdvan Dilmen, çenesinin kuvvetli olmasını, komisyonda da gösterdi! Ona göre, spordaki şiddetin körükleyicisi, medyaymış... Sevsinler beyefendiyi!.. Ne yani, medya "Ey ahali, maça gelirken elinize satır, kasatura, maket bıçağı, taş almayı unutmayın" diye yayın mı yapıyor... Çıkan olaylardan keyif mi alıyor? Medya, olay körükçüsü mü? Rıdvan Efendi, çokbilmişliğini, Meclis Araştırma Komisyonunun kafasını karıştırmakta kullanmak yerine, kendisi hakkındaki iddiaların ezikliğini, biraz yaşasaydı, daha iyi olurdu... Ama kabahat onda değil ki... Onu oraya çağıranda... Dedik ya, Komisyon herkesi dinliyor... Mesela amigoları bile... Düşünebiliyor musunuz; tribünde, kuş uçsa, fısıltı olsa duyan, saha dışındaki her işi organize eden amigolar bile Komisyonda fikir beyan etti... Onlar da "Yoğurdum ekşi" demedi... Daha kimler dinlenecek kimler... Sıra belki bir gün Rıdvan'ın "Olay körükçüleri" dediği basınımıza da gelecek... Sonunda Araştırma Komisyonu bir bakacak ki "Biz bu yasayı çıkartırsak, birilerinin başı ağrıyacak, çoğunun ekmek kapısı kapanacak, yöneticisi, eski futbolcusu, amigosu, taraftarı memnun kalmayacak!" Aslında sadece vakit kaybından öteye gitmeyen bu yasanın kılavuzu, İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Fransa gibi, futbolla kalkıp, futbolla yatan ülkelerin çıkardığı yasa olmalı... Ne dinliyorsunuz bu kadar, menfaat kokan insanları... Herkesin bir yerden içine girmek isteyip, didiklediği yasa, bize şimdiden, sporumuzu şiddetten koruyacak gibi gelmiyor doğrusu... Bu işte, fazla bir zorlama var... "Zorla yenen aş da, ya karın ağrıtır, ya baş..." Bizden söylemesi... Lefter'i sahiplenmek Türk futbolunun, gelmiş geçmiş en büyüklerinden birisi olan Lefter Küçükandonyadis'in Yunanistan'da rahatsızlanması ve onu F.Bahçe'nin, ambulans uçakla Türkiye'ye getirmesi alkıştan da öte, bir insanlık göreviydi... Şimdi Lefter, Türk hekimlerinin elinde iyileşmeyi bekliyor... Dileriz 86 yaşı devirmiş efsane futbolcumuz, bir an evvel ayağa kalkar... Ama kalktığında, onun da yapması ve herkesin şahitlik etmesi gereken bir kucaklaşma olayı olsun... O Lefter, kendi ismini verdiği, yıllardan beri yüzünü görmek istemediği Müslüman oğluna kollarını açsın... Açsın ki, büyüklüğü, bir de saha dışında belli olsun... Derya'nın kendi dünyası Derya Büyükuncu ismini duyduğumuzda, hepimizin aklına "havuzların rekortmeni" gelir... Öyle bir ortam oluşturulmuştur ki, sanki Türkiye'de ondan başka bir yüzücü yoktur... Evet, Türkiye rekorları onun imzasını taşır, kabul... 5 Olimpiyat'a gitmesine rağmen, havuzda köpük yutması, hiç gündeme gelmez beyefendinin... Dile kolay, 5 Olimpiyat... Dünyada "Yılın Sporcusu" unvanını kazanmış Naim Süleymanoğlu'na, "Asrın güreşçisi" apoletini takmış Hamza Yerlikaya'ya bile nasip olmadı bu güzellik... Ama 34 yaşındaki Derya, şimdi Londra Olimpiyatlarına göz dikti... Muhtemelen orada da mücadele edecekti... Edecekti diyoruz, ah şu Acun Ilıcalı'nın "Yok böyle dans" yarışmasının cazibesi olmasaydı... Bu yarışma için, antrenmanları ihmal ettiği, yarışmalara katılmadığı söylenen Derya, hem milli takım, hem de federasyon tarafından istenmeyen adam ilan edildi... Ama hâlâ daha "Benden büyük yok" diyor... "Haklıyım" demeyi de ihmal etmiyor... G.Saray, o yüzmediği için F.Bahçe'ye geçilmiş; Milli Takım Dubai'de onun yüzünden dereceye girememiş; miş miş de miş... Şu Derya olayını bir anlayan varsa, başta Acun; bizi bir aydınlatsa... Derya'ya mı haksızlık yapılıyor, yoksa Derya mı bu ülke sporuna, anlayamadık vesselam... Kulisler tam gaz F.Bahçe'nin, lig lideri Trabzonspor'dan 9 puan geriye düşmesi, Başkan Aziz Yıldırım'ı harekete geçirdi... Şimdi Başkan, baktı ki Karadeniz ekibinin tökezleyeceği yok, aklını Trabzonspor'a taktı... Teknik Direktör Aykut Kocaman'a ve futbolculara hep aynı şırıngayı yapıyor: "Trabzonspor'u yeneceğiz." Öyle bir psikolojik baskı uyguluyor ki, şimdi F.Bahçe'de konuşulan tek şey Trabzon galibiyeti... Erken beyanatlarla, bordo-mavili takımın konsantrasyonunu bozma telaşı, yabancı futbolcuları bile, harekete geçirdi... Bütün bunlar bir yana, Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam bile, F.Bahçe-Trabzonspor maçına odaklandı... O bile "Şampiyonluk bu maça bağlı" diyerek, Bursaspor için de pay çıkarıyor... Demek oluyor ki, ikinci yarıda, o özlediğimiz (!) Aziz Yıldırım profili ile karşı karşıya geleceğiz... Şenliğe hazır olun!