Geçtiğimiz Çarşamba günü, G.Saray eski başkanı Adnan Polat, kendisinin seçtiği bazı televizyonların önünde, saatler süren; her kelimesi daha önce defalarca konuşulmuş bilgileri paylaştı... 5 yıllık dönemindeki bütün artıları anlattı... İşte tam bu sırada buram buram "mizansen" kokan bir olay yaşandı... Yönetici arkadaşı Murat Yalçındağ elinde bir restoran menü listesinin arasında mektup getirdi... Sanki bu mektubun, sunum itibariyle, izlenme rekorları kıran "Muhteşem Yüzyılda" Sultan Süleyman'a getirilen mektuplardan farkı yoktu... Zannedersiniz ki bu mektup Fizan'dan geldi... Oysa yayının yapıldığı yerin pek de uzağında olmayan Arda'ydı bu mektubun sahibi... Ve bir muhabir okumaya başladı... Okudukça Polat'ın gözleri doldu... Arda özetle şöyle diyordu satırlarında: "Siz şu anda, kaybetmiş gözükseniz de, tarihin gerçek kazananı olacaksınız!" Vay, vay, vay... Ve Arda ilave ediyor: "Ben yaşlanınca, tanıdığım en dik duruşlu bir G.Saraylı'dan bahsederken, onun ismi Adnan Polat'tır diyeceğim!" Ahh Arda ahh... Senin ücretini 600 bin dolarlardan, önce 1,5 milyon; sonra 3,5 milyon euroya çıkaran başkanına az bile yazmışsın... Çünkü kimse koca sezonda, 26 maç oynamamış bir futbolcusuna, böylesine bir zam yapamazdı... Keşke diyet borcun, mektuptaki ifadeler değil, sahadaki futbolun olsaydı... Belki o zaman, bugün hâlâ daha, G.Saray'ın başında Adnan Polat olurdu... Hani gidemezdi? Beşiktaş'ın futboldan sorumlu yöneticisi Serdal Adalı'nın, daha kulaklarımızdan silinmeyen "Kulübümüzden hiç kimse elini kolunu sallaya sallaya gidemez" ifadeleri, geçerliliğini erken kaybetti... Çünkü o konuşmasında "taş attığı" Bobo, Beşiktaş'a kupa finalinden sonra veda etti... Hem de arkasına bakmadan... Hem de, elini kolunu sallaya sallaya... Onca yıldız transferlerin altına imza atan Adalı'ya da; Bobo'nun arkasından çaresiz bakmak kaldı... Alkışlamak mı lazım? Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, esprili adamdır... Bulunduğu ortamlarda, gergin atmosferi, bir anda dağıtan biridir o... Ağzından bal damlar sanki... İşte o başkan önce "F.Bahçe şampiyon olursa kutlarız" dedi... Aradan çok kısa bir zaman geçti, bu defa başka bir centilmenlik (!) örneği daha gösterdi: "İkincilik, dünyanın sonu değildir!" Tamam, bu sözlere şapka çıkaralım ve gerekirse Şener'e "Fair Play" ödülü de verelim... Ama... Siz Trabzonsporlu futbolcuların yerine koyun bir de kendinizi... Başkan F.Bahçe'yi kutlamaya hazırlanıyor "ikincilik dünyanın sonu değil" diye de ilave ediyor... Şimdi bu, motivasyon mu, yoksa erken teslimiyetçilik mi, gelin karar verin... Oysa Trabzonspor'un bu gibi sözlere değil, başka "ara gazlara" ihtiyacı var... Rakibin değil, kendilerinin moralli olması gerekirken, başkanın centilmenlik adına, F.Bahçe'yi kabullenmesi; kaybedilecek muhtemel bir şampiyonluğun ön hazırlığı gibi geldi bize... Dileriz, yanılan biz oluruz... Aysal'ın ayrımcılığı! G.Saray yeni başkanını ve yönetimini seçti... Kutlarız... Sayın Aysal, seçimin hemen ertesi günü medyanın spor sorumluları ile sabah kahvaltısında buluştu... Bu belki de kendisinin ilk randevusuydu... Peki, kim vardı bu medya toplantısında? Sadece seçkin 10 spor müdürü... Oysa bu ülkede 30'dan fazla gazete ve o gazetelerin de spor müdürü var... Haa kimse yanlış anlamasın... Kahvaltılara meraklı değiliz... Sadece Aysal'ın ilk icraatındaki "ayrımcılığa" bir anlam veremedik, hepsi o... Çok mu zordu? Lig heyecanı bu hafta sonu bitiyor... Ya F.Bahçe, ya da Trabzonspor mutluluğu yakalayacak... Biri müthiş sevinecek, sevinçten çıldıracak, taraftarını sokaklara dökecek... Ama bu kutlamaları kendilerine çok gören bir federasyonumuz var bizim... İki kritik maçı da pazar gününe alan bir federasyonumuz... Pazar günü saat 22.00'de çılgınca bir kutlamaya hazırlananları, pazartesi sabahı iş bekleyecek... Ne olurdu, bu maçlar cumartesi oynansaydı da, doya doya sevinç yaşayacaklar, ertesi günü, dinlenerek geçirselerdi... Çok mu zordu ey federasyon, ey yayıncı kuruluşun esiri olmuş anlayış? Haa, çok mu zordu, bu maçları cumartesi oynatmak? Şansa bak! Geçtiğimiz hafta İtalya Serie A'da, Parma'nın, 1-0 yenerek kümede kaldığı Juventus maçında, tek golü atan Giovinco, Parma'nın Juventus'tan kiraladığı bir oyuncu... Üstelik o Giovinco attığı o golle, sadece Parma'yı kümede bırakmakla kalmadı, Juventus'un Avrupa kupalarına katılma hakkını da elinden aldı...