Türkiye, son günlerde yine bir odağa kilitlendi... Yurdun belli bölümleri tarandı... Ve bulunan "Popstar" adayları, arenada aslanların önüne atılan bir yem gibi, ekranlarda beğenimize sunuldu... "İzlemiyorum" diyen, inanın yalan söylüyor... Beynimizin içindeki "Röntgenleme" dürtülerinin, bir defa daha ayaklandığı hafta sonlarında, ileriki günlerde, dinlerken "Çığlık" atacağımız, imza kapmak için, birbirimizi ezeceğimiz "Popstarımız" uğruna, ekrana kilitleniyoruz... Bazen uzun dilli olan, kamera karşısında dayılanan star adaylarına, bazen de, ukalâ ukalâ konuşan jüri üyelerine sinir olsak da, bu "Popstra"ın hastası olduk resmen... *** Adı, eskiden cinayete karışmış ve bu yüzden hapishanede ömür tüketmiş bir sevimli çocuk, en ilgi çeken yarışmacı... Kendine özgü stili, sesi ve de hareketleriyle, gönüllerde bu kadar çabuk taht kuran Adanalı Bayhan, yarışmanın da favorisi... Kimisi ona, bugün "Katil" diyor... Ama yakında, bu yakıştırmayı yapanlar bile belli ki "Kral" diye önünde çığlık atacak... Bayhan'ın müzik piyasasındaki koltuğu şimdiden hazır... O geleceğin "Müslüm Baba"sıdır adeta... Bayhan gibi, bir diğer ilgi çekici yarışmacı ise Serkül Kan... Çocuk engelli... Çocuk, düne kadar dışlanmış... Ama Allah'ı var, sesi mükemmel... Yorumu, kulağı ve sunuşu inanılmaz lezzette... Bayhan'ın en büyük rakibi... *** Televizyonlarda, böylesine ilgi çeken bir programa imza atanları kutlamak gerek... Amma... Bu yarışmacı gençleri halkın karşısına getiren bir jüri var ki, aman, aman... Görevleri bitmesine rağmen, ukalâlıkları bitmeyen 4 kişi, milyonların gözü önünde, yarışmacı gençleri aşağılamak, hakaretlerle rezil etmek için ellerinden gelen tüm gayretleri gösteriyor... Hadi Ercan Saatçi'yi ve Ahmet San'ı diğer ikisinden biraz olsun ayıralım... Armağan isimli "Gıcık" jüri üyesi "Popstar"dan önce, Türkiye'ye "Popukalâ" olarak damgasını vurdu... En büyük favorisi Barış'a bile "O deri pantolon, bacak aranı pişik yapacak" diye aşağılayıcı sözler sarfededen, diğerlerinin kıyafetleriyle alay eden o Armağan, kendi giydiği kıyafetlere nedense hiç bakmaz... Üstünde gömlek kravat, altında lastik spor ayakkabı... Zevke bak adamda... Fırsat bu fırsat deyip, ekran karşısında sivri dili, ukalâlığı ve aşağılamalarıyla "Reyting kralı" olmaya çalışan bu adam, en sonunda geçen hafta elenen Alpay'ın gidişinde baş rol oynadı... *** Genç Alpay'a elenmeden bir gün önce "İzmir'e dönüş bileti" hediye eden tuhaf tavırlı adam, yarışmada söz sahibi olan binlerce vatandaşı etkilediğini hiç vicdanı sızlamayarak, düşünemedi... Ve Alpay, gitti... Engelli kardeşini yarışma salonuna aldıramadığı için, bozuk moralle sahneye çıkıp, şarkının sözlerini unutan Selçuk'a pastil hediye eden de Armağan'dı... Armağan gibi, bir diğer kişi Deniz Seki ise, yarışmacıların kıyafetlerine kafayı takan ikinci jüri üyesi... "O yakışmamış, bu yakışmamış" diye bir insanın zevkiyle alay ederken, aynaya hiç bakmadığı belli oluyordu... Bu sanatçıya kimse demiyor mu "Deniz, şu saçlarını beslemeler gibi tarattırma.... Kalın bacaklarına, koca popona, bu süper mini eteği giyme" diye... Jüri üyesi, haddini bilmeli... "Benim favorim şu" diye beyanat vermek, bu yarışmanın tarafsızlığına gölge düşürmekle eş değerdir... Halkın oylarına yön vermek, bir yerde, yarışmacıların da geleceğiyle oynamaktır! Engelli gençle alay et, yabancı adayı dışla, başka birisi için de kulis yap... Hadi oradan bee... Sizden jüri değil, olsa olsa mikser olur... *** Sanattaki bu çarpıklıkların, bu torpil ve kayırmacanın utancını, sanki yeşil sahalarda yaşamıyor muyuz? Baksanıza, kural hatası yapan hakem 6 hafta yerine bir hafta dinlendirilip, inanılmaz şekilde affediliyor... Üstelik kurtardığı F.Bahçe'nin maçına "Kıyak olsun" diye tekrar veriliyor... Rize'nin alın teri hiçe sayılıp, F.Bahçe'ye ikinci bir 50 bin kişilik hasılat piyangosu vurduruluyor... Spor yazarına "Yalan yazıyor, sahtekâr, ulan, hıyar" gibi kelimeler sarfeden bir eski hakem, kınanması gerekirken, TSYD'nin seminerine konuşmacı olarak davet ediliyor... Bu hazret, UEFA kurallarını kendine göre yorumlayıp, hakemlik müessesesine verdiği zararı düşünmeden, cebini doldurmakla meşgulken, kuruşa takla atan gerçek gazetecilere yaptığı ayıbın farkına bile varamıyor... Çünkü o da, birileri tarafından kayırılıyor, birilerinin torpili... Onun da Armağan'ı var, Deniz Seki'si var... Türkiye'de, reyting uğruna, yakında birileri ekranda canlı canlı adam keserse hiç şaşmayınız... Biz prim verilecek insanları henüz, sahtelerinden ayıramamanın yanlışlığını sürdürdükçe, bu ülkede starlar hiçbir zaman gerçek star olamaz... Bu ülkede "Ağlayana değil, ağalara meme verme devri" asla bitmeyecektir...