Tarih 06 Kasım 2002 G.Saray 'ın, F.Bahçe 'ye 6 - 0 yenildiği utanılacak gün... Takımı gol yedikçe, rakibi alkışladığı için Fair Play Ödülü 'ne lâyık görülen bir başkanın "gurur günü!" Sarı - kırmızılı taraftarların yüreği her yenilen golde "kan ağlarken", bir başkan, sözde, ezeli rakiplerinin her golünü alkışlıyor... Bunun adı centilmenlik oluyor sonra... Ve bunun mükafâtı da "Fair Play Ödülü" ile noktalanıyor... *** Aslında o günü "bire bir" yaşayanların anlattıkları, hiç de yukarıda bahsettiğimiz gibi değil... F.Bahçe 'nin attığı her golden sonra, başkanların arkasındaki koltuklarda oturan, başta Murat Özaydınlı, Mahmut Uslu gibi yöneticiler, havalara fırlayıp sevinç gösterisi yaparken, Aziz Yıldırım arkasına dönüp, mesai arkadaşlarını "sakin olun" diye yerlerine oturturken, Özhan Canaydın da, Yıldırım 'ın bu hareketini alkışlıyor... Objektiflere yansıyan görüntülerde bu olay "G.Saray Başkanı, F.Bahçe'nin gollerini alkışladı" diye değerlendirilince, Canaydın "Dünya Fair Play Ödülü'ne" lâyık görülüyor... Bu olayların en canlı şahidi Aziz Yıldırım; kendisi ödüle lâyık olacakken "büyük onurun" rakip başkana gitmesinden rahatsızlık duymadı şimdiye kadar... Ve hiçbir yerde gerçeği anlatmadı... Sustu sadece... Ödülü alan ise, bu büyük rütbeyi "çaktırmadan" kabul etti... *** Aradan seneler geçti... Ve geçtiğimiz pazar günü "Fair Play Ödüllü" başkanla yan yana oturan Aziz Yıldırım , en az 10 bin kişinin, ölmüş anasına, babasına küfür etmesi karşısında, kılını bile kıpırdatmayan "Dünya Fair Play Ödülünü" almasına vesile olduğu Özhan Canaydın 'ın "ruh" gibi sakin kalışını içine sindiremedi... Sadece, maç bitiminde "Bir daha sizin stadınıza gelmeyeceğim" deyip rest çekip, Canaydın 'ın susturamadığı tribünler için üzüntüsünü belirtti... Omuzunda, Aziz Yıldırım sayesinde kazandığı (!) apoletlerle hava atan bir başkan, hayatının en büyük ayıbını işlerken, bunun bedelini ödemek adına hiçbir özürde bulunmadı... Verilen o apoletlerin, bir gün sökülebileceğini hiç aklına getirmedi... Hak edilmeyen bir rütbeyle, G.Saray 'da ikinci defa başkanlığa seçilen, illâ ki, 100. yılda başkan olarak "anılmak isteyen", o koltuğa otururken Fatih Terim ismini ilkinde iyi, ikincisinde de kötü yönde kullanan bu kişi, merdiven boşaltmayan, hakemin kafasına 1.5 litrelik içi su dolu pet şişeyi fırlatan ve F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım 'a "ana - avrat" koro halinde küfür eden seyircisine "seyirci" kalan bir başkan, bundan böyle "Fair Play Ödülü" ile dolaşamaz... *** Şimdi o Aziz Yıldırım , ligin ikinci yarısında oynanacak G.Saray maçı için Canaydın 'a "garanti" yerine, tabii ki "gözdağı" verir! Muhtemel atılacak her golden sonra elini uzatır mı? "Etme - bulma" dünyasında, Canaydın 'ın bütün bunları hesap edip, Ali Sami Yen 'deki küfür karşısında, ayağa kalkıp, bir hareketle işi bitirmesi gerekirdi... İstanbul Valisi, Futbol Federasyonu Başkanı, Emniyet ve tüm kulüp başkanlarının altına imza attıkları "tribün terörünü önleme" toplantıları da artık klâsik birer "muhabbet" toplantılarından öteye gidemez... Zaten bundan sonra, ne böyle bir toplantı yapılabilir, ne de, yapılsa bile, Canaydın 'dan başka bir başkanı bu toplantıda görmek mümkün olur... Türkiye 'nin apoletli "en centilmen" başkanının evinde, çetelere teslim olan futbol güzellikleri, kuralları ve yasaları, gelecek için bundan böyle bizlerin endişelerini asla törpüleyemeyecektir... 100. yıl hırsı ile, en ezeli dostunun sinirlerini tepesine çıkaranlar, 100 bin defa pişman olacakları işleri keşke yapmasalar, keşke göz yummasalardı... Hayattın binlerce hazinesi içinde, umut veya üzüntü seçmek bizim elimizde değil midir? İyi güzel de; neden hep çirkinliklerle, pisliklerle, üzüntülerle kol kola gireriz ki?..