Bazı hedefler, tesadüflerin eseri olarak elde edilse de, aslında inanmak ve hayat felsefesinin çizgilerini doğru çizmekle oluşur. Büyük adam olmak bir meziyettir... Ama büyük adam olup da, başarılı olmak aynı şey değildir ki... İkisinin harmanlandığı bir kişilik, şansın, bilginin ve azmetmenin ürünü olarak karşımıza çıkar. Yeter ki, büyük adam olma isteği taşıyan kişi, başarılı olmanın açılacağı kapıların her zaman geçilebileceğine inansın. İşte o zaman, ulaşılamayacak sanılan zirveler, o insana düz ova gibi gelir. *** ÖSS eleğinden geçmeden yükselme sevdanızın yarım kalacağı gerçeği ile burun buruna iken, milyonlarca kişiden sadece 350 bin kişi olabilmek, başarıya atılan ilk adım olarak algılanır bu ülkede... Ama siz daha başarıya adım attığınızda, başarıyı o anda yaşayanlar daha çoktur. "Bizim dershanemizde yetiştirdik, bizim okulumuzda okuttuk" gibisinden forslar ve böbürlenmeler, sizden önce başkalarının iştahını kabartan başarılardır! Onlar işin kolayını seçen, fırsat değerlendiren ve zenginliği kısa yoldan düşünenlerin fırsatçılığıdır. Ama siz o sırada, sadece günün mutluluğu ile değil, hayatınızın geri kalan bölümünde çizeceğiniz felsefenizle baş başa kalırsınız. Atacağınız adımların hesabı o anda belirir zihninizde ve plancı olursunuz. Geleceğin endişesi kaplar beyninizi... Endişeli bekleyiş dayanır kapınıza... *** "Birisini taklit edersen, onun kadar olursun. Daha fazla olamazsın." Bu sözler, kendini bir gün Türkiye'nin "en" iyileri arasında görmek isteyen Beşiktaş'ın genç teknik direktörü Ertuğrul Sağlam'a ait... Türk antrenörlerinin ülkede söz sahibi olması adına, iyi bir başlangıç yapmak istediğini söyleyen Sağlam, kendisini yetiştiren anne ve babasına minnet duygularını, bundan sonra yapacağı her işte hatırlayacağını söyleyerek birilerine örnek olmak istiyor önce... Aldığı her kararda, futbolcularının bir şeyi çok iyi bilmesini istiyor Sağlam... Adalet... Siyah-beyazlı futbolcular kısa bir sürede önce bu kavramı öğrendi. Sağlam "Ben yıldızım, ben her zaman formayı kaparım" diyenlerin kâbusu oldu. Çünkü, onun hedefinde hep başarmak yattığı ve bunun için de plân ve programlar şimdiden yapıldığı için, Beşiktaş kadrosundaki her futbolcunun, aynı oranda oynama şansı var... Torpil yok, büyüklük yok, peşin hükümlülük yok... *** Beşiktaş taraftarı Köln'deki "Süper Kupa" finalinden sonra, kaybedilen bir başarıya rağmen belki de ilk defa takımına ve hocasına kızmadı. İsyan etmedi... Öfke kusmadı... Aksine, takımına ve hocasına övgüler yağdırdı... Bu değişim, hem Türk futbolu, hem de Beşiktaş için sanki bir milattı. Rıza Çalımbay'ın teknik direktörlük döneminden sonra, bir daha yerli hocanın Beşiktaş'ın başına geleceğine ihtimal bile verilmiyordu. Ama Tigana gibi, inatçı "dediğim dedik", kendisinden başka kimsenin fikrini kabul etmeyen bir hoca, yönetime "İllallah" dedirtmese, bu gün, Ertuğrul Sağlam gibi, teknik direktörlük basamaklarına "Sağlam" basan birisi, Beşiktaş'ın şansı olmazdı, olamazdı. Bu satırlar yazıldığında, henüz Sheriff ile oynanan rövanş maçının sonucu belli değildi. Ama fark etmez ki... Sonuç ne olursa olsun, Beşiktaş'taki gözle görülür değişiklik, anlayış, inanç, sahadaki görev anlayışı, Sağlam'ın kısa zamanda bu takıma aşıladığı güzelliklerdir... *** "Prensiplerimden taviz vererek şampiyon olacağıma, ilkelerimi, felsefemle sürdürür, gerekirse küme de düşerim." Bu sözler, bir Türk teknik direktörünün, üstelik Beşiktaş gibi bir büyüğün başına gelmiş, eyyamcılıktan uzak, hedefini, plân ve programını baştan sınırlamış bir genç hocanın zehir gibi sözleridir. Çoğu kimsenin "Sen kimsin ki; Beşiktaş küme düşecek, sen benim felsefem, benim ilkelerim doğrultusunda küme düştük diyeceksin haa" diye karşısına dikileceği büyük lâfları göğüslemek kolay mı ki bu devirde? Bunu peşinen söyleyen, genç futbolcuların umut kaynağı, gelecek için başarının temel dizginlerini elinde tutan bir hocayı kucaklamamak için, kendimizi zor tutuyoruz adeta... Bu ülkede, mukavelesine "Lig ikinciliği için" başarı primi yazdıran yabancı hocaları gördükten sonra, bizlerin "İlkelerimi sürdürürüm, gerekirse küme düşerim" diyebilecek kadar yürekli, doğrucu bir delikanlının arkasında durmak, yöneticiler, taraftar ve futbola gönül vermiş herkesin görevidir. Bir insanı ezmek, karalamak çok kolaydır. Ama Ertuğrul Sağlam gibi, başarı merdivenlerine "Sağlam" adım atan, gençleri, yıldızlara ezdirmeyen "iş olsun" diye transfer yapmaya kalkan yöneticilere göğsünü siper eden insanlara köstek değil, ancak destek olunur. Lütfen; normal yollardan "Başarılı" olanlarla "Başarıyı sonuna kadar" hak edenleri, aynı kefeye koymayalım.