Bir tuhaf ülkede yaşıyoruz... Baksanıza; Genco Erkal gibi, ustalar sınıfından bir tiyatrocu bile, sonunda işin kolayını buldu... Tiyatrolar bir bir kapanırken Genco Erkal, partneri Şebnem Özinal'ın biraz fazla soyunmasını ve basına sansürsüz fotoğrafların dağıtılmasını sağladı... Vay vay vay... Düne kadar sinek avlayan tiyatroda, şimdi ilave sandelyeler konuyor... "Tiyatronuz ne yanda" diyen hanzolar telefonları kilitliyor... Görecekleri ufak bir dekolte için, biletler karaborsada... Azgın ve kıro vatandaşın, tiyatro damarını kabartan Genco Erkal'a helâl olsun ! F.Bahçe'nin Samsunspor karşısında tek kurşunla vurulması üzerine ortalık yine karıştı.. Bir kısım "Skor yazarı" baltaları erken çıkardı... Bir kısmı ise, bilemekle meşgul... Türkiye'yi yeni tanımaya başlayacak olan Lorant, taraftara ve bilhassa başkanına şirin gözükmek için "Şampiyonluğa geldim" gibi lâflar ediyor... Bütün takımlar istim üzerinde... Lorant daha hiç görmediği 15 takımla başa çıkacak... Rakiplerin, hayatında hiç tanımadığı yıldız futbolcularını durdurmaya çalışacak... Mustafa Denizli'yi "Jurnal edenlerle" zirve hayâli kurmak ne kadar gerçekçi olur acaba? 30 yaşın üzerindeki 5 futbolcu ile ne zamana kadar presli futbol anlayışı F.Bahçe'nin kitabında yazacak... Lorant'ın "Sanal dünyası" şimdilik tatlı hayâller ve rüyalarla dolu... G.Antep ve Denizlispor karşısında arkadaşları "Jaguar" hızı ile koşarken, o 1970'li yılların "Anadolu" gibi otobanın sağından yavaş yavaş işi idare etti... Aklı sıra, az benzin yakıp, tasarruf sağladı... Ama esas sorun, çağın modernliğine sadece tek ayakla uymaya çalışılmayacağı gerçeğinin su yüzüne çıkmasıydı... Sergen, Türk futbolunun gündeminde, antrenmanlarda düz koşu yaparak, boş vakitlerinde at koşturarak, gecelerin sigara dumanlı kulüplerinde nefes daraltarak kaldı hep... Dört büyük kulüpte oynamanın şımarıklığı ile, kendini hep bulunmazlar listesinin baş tarafına koydu... Kalın belini inceltmeyi hiç düşünmedi... Sıkıya geldi mi, antrenman kaçkını oldu... Çünkü onun "Sanal dünyasında" hocaları toleranslıydı... Bir Fatih Terim, bu tek ayaklı bulunmazın kaprislerine boyun eğmedi... Ama Sergen, yine de Sergen'liğini umursamazca devam ettiriyor hâlâ... Beşiktaş'taki "Sanal dünyalı" adam da menecer Sinan Ergin... Futbolculuk yıllarında topa "Gavur gibi vuran" adam dedirten Sinan, şimdi menecerlik fırsatı yakalamanın kaymağını yiyor... Bazıları bu eski Beşiktaşlı'yı gerektiğinden fazla pohpohluyor... Tamam, kabul ediyoruz... Sinan'ın bu kulübe katkısı büyük... Ama haddini ve sınırlarını aşan bir kimliğe bürünüp, kendine "Sanal dünya" kurmasına itirazımız var... Daum'u tekzip eden o... Asper için "İyi kaleciymiş" alaycı yakıştırmasını yaparak, bu transfere onay vermeyip Daum'a karşı çıkan o... Tribünden atlayan fanatikleri, polisin elinden alıp, tekrar yerlerine göndermeyi bir "Zafer" kazanmış kumandan edasıyla sonuçlandıran o... Bu kadar "İmparator" bolluğunda medyaya kendisinin de bir "İmparator" olduğunu kabul ettiren ve bu imparatorluğun sınırlarını fırsat varken genişletmek isteyen o... Burası Türkiye... Kimin "İmparator", kimin "Sanal dünyacı" olduğunu karıştırır dururuz biz... Politikalarını yüzlerine gözlerine bulaştıranlar, şimdi transfer piyasasında arabulucu olmaya kalkışır... Kasaplara, lokantalara döner bıçağı satmaya kalkışanlar, şimdi tezgâhlarını stad önlerinde açar... Burası Türkiye... Borç içinde yüzenler, havalarını atar, Türk futboluna kan, şiddet, düşmanlık tohumlarının atılmasına seyirci kalırlar... Peki düzelir mi ? Bütün bu çirkinliklere çanak tutan, ellerinde adeta benzin bidonları ve körükler olan medyamız sayesinde "Nah" düzelir...