Yine şehit cenazeleri bir bir gelmeye başladı... Düştüğü yeri yakan, ömür boyu kor ateşi bırakan acılar, gurur ve vatan sevgisinin eşliğinde, teröre lânet okuyan insanları ayaklandırdı yine... Önceki gün, Şırnak, daha sonra Bingöl, Tunceli Pülümür'deki tuzaklarda, gencecik delikanlılar, analarını babalarını ve askere giderken doya doya öpmelere kıyamadan eşlerinin kucağındaki yavrularını yalnız bıraktı... Ne için? Bu vatan, bu topraklar, bu bayrak için... Onlar, diğer şehitler gibi, hepimizin dualarıyla kalplerimizde yaşayacak artık... Ne mutlu onlara... *** İşte bir yerde sönen ocaklar, ardında bıraktığı acılarla yoğrulan aileler karşımızda birer ibret vesikası gibi dururken, bu tablonun hiç de umurlarında olmayan bazı kişiler, toprak değil, rant paylaşımı yüzünden, Türk insanını birbirine düşürüyor... Alt tarafı futbol... Alt tarafı, sonunda şampiyonluk olan bir yarış... Bugün birisi, yarın başkası... İstiyorlar ki; zahmetsiz şampiyonluk gelsin... Beleş de olsa 3 puan kapsınlar hep... Karşılarına kim gelirse gelsin; direnmesin, ayaklarının altına pas pas olsun... Onlar çalsın, onlar oynasın... Onlar hep, Nihavent şarkıyı, dillerinden düşürmezler zaten: "Biz Çamlıca'nın 3 gülüyüz... Aşk bahçesinin bülbülüyüz... Dillerde gezer söyleniriz... Gamsız yaşar eğleniriz... Yalnız gezene söz atarız... Naz eyleyene biz çatarız... Bin bir kokulu gül satarız... Vallahi cana can katarız..." *** Yalnız gezene, söz attıkları doğru... Birilerine çattıkları doğru... Ama cana can kattıkları yanlış... Ağızlarından çıkanı, kulakların duymadığı sözler, kendi taraftarını mutlu ederken, birilerinin de, sinirlerini tepesine çıkarıyor... Arada 7 puan fark varken Demirören, "Şampiyon biz oluruz" diyor... Vayy sen misin bunu söyleyen... Kumpasa girdiklerini zanneden F.Bahçe açıyor ağzını, yumuyor gözünü: "Geçen sezon, Denizlispor maçı ile sonuçlanan süreç, bu sezon, yeni kurgu ile sahnelenmektedir" Penaltı kazanamadıklarını belirten F.Bahçe Başkanvekili Nihat Özdemir, hakemler Vedat Yüksel ve Aytekin Durmaz'ın hakem lisanslarının ellerinden alınmasını da istiyor... Maydanoz gibi, kolay hakem yetiştiriyoruz yaa... *** Ligin şurasında 7 hafta kaldı ama bu 7 hafta, 7 yıl gibi gelecek hepimize... Şampiyonluğu 100. yıllarında mutlaka kazanmak isteyen F.Bahçe ile, ona, bu mutluluğu yaşatmak istemeyenlerin gayretleri "lâf düellosunun" henüz başında olduğumuz şu günlerde bile, adamı katil edecek cinsten... Gelin siz, bir de, yarınları düşünün bakalım... Kayserispor, karşılaşmasında penaltısı verilmeyen F.Bahçe, yangın yaparken, rakip takımın Asbaşkanı Miraboğlu'nun isyanını da duymamak imkânsız: "F.Bahçe, Kayseri'den aldığı bir puanı, öpüp de başının üzerine koysun." Verilmeyen bir penaltı gölgesinde, Kayserispor'un sayısız gol pozisyonunun kaçtığını görmemek, bir Anadolu takımının hakkını verememek, ne kadar adaletli bir düşünce mantığı olabilir? Tıpkı, Beşiktaş'ın, futbolun "F"sini oynamadan kazandığı Rizespor maçında, yeşil-mavililerin güme giden puanlarını kimsenin konuşmaması gibi... Kaş yapayım derken, göz çıkartmaktır bunun adı... Rabbena, hep bana... *** Durum ciddi, hem de, çok ciddi... Sahada, boş kaleye topu atamayan, yine de yıldız sayılırken, apoleti sökülmezken, hakemin "dart tahtası" yerine konması ne kadar acı... Sevimli olmayı isteseler de beceremeyen "sahaların mutlak hakimleri" kalan 7 haftada şimdi, daha büyük saldırılara hazır olsun... Bazılarının şimdiden "uğursuza" çıkarılan isimleri "körlükle" suçlanmaları, dozunu her geçen gün arttıracaktır... Tribünlere şirin gözükme adına, gerek basına demeç veren yönetici takımı ile, reyting uğruna, ekran başında sevimsizleşen yorumculardan hiç biri, ne yazık ki, hakemlerimiz için iyi düşünceler besleyemeyen kimliktedir... Giriş taksimi yapmadan, saz çalan, sonra da bunu herkese dinletenler, iş oynamaya geldi mi "dansöz" diye başkalarını bulmaktadır... Halbuki asıl dansöz kendileridir... Çünkü en iyi kıvırtma onlardadır... En iyi, gırtlak (!) onlardadır... *** Kusursuz dost arayanlar, bir gün dostsuz kalırlar... "Kadı kızında kusur olur" diyoruz... Kezman'ın, Hakan Şükür'ün, Burak'ın atamadığı, Volkan'ın, Mondrogon'un tutamadığı toplarda hiç kusur aramayız... Tribünde, sadece küfür için toplanan, sahaya sustalı çakı fırlatan, stat dışında, rakip takım taraftarına sağlıklı yaşam koşusu (!) yaptıranlarda kusur yok... Ama sahada, bir yanlış düdük çalan adamda hata var haa... Sadece bildikleri bir-iki saz eserini okuyanların havalarından neden vazgeçilmez? Kulaklarımızın pasını "sileyim" derken, tıkayanların, şehit evlatlarının ardından, feryatları yükselen ailelerin saygısına, ağızlarına fermuar çekmeleri gerekirken, kendi dünyaları, niye bu kadar önem kazanır ki? "Herkesin derdi kendine" diyerek, saçma gündem oluşturmak, bizim ülkemiz için, hem lükstür, hem acıdır... Ne demişler? "Lâfını bilmeyen hödükler, sönmüş ateş körükler."