Başarının yakalanması, eğer menfaatlerin gölgesinde kalırsa, anlam ve önemini kaybeder... Birilerine yaranmak için, şirin gözükmek, çaba sarfetmek ve onun "Aferin" takdirini kazanmak için bin takla atmak, küçüklük ifadesidir... Ne yazık ki, siyasi yaşamımızda olduğu gibi, spor arenasındaki çirkinlikler, hep platformu başka yerlere kurmak yüzünden ön safhaya çıkıyor... Menfaat ve yağdanlık... Kolkola girmiş iki "Üçkağıtçılık" bugün kulüplerimizi, stadlarımızı ve basınımızı sıkı sıkıya sarmış görüntüsüyle, hep gündemde... *** F.Bahçe'nin A.Sebatspor maçı öncesi, bazılarımızın "Dâhi", bazılarımızın zar atan "Kumarbaz" diye niteledikleri Daum'un futbolcularını motive etmesi ilginçti... Ne diyordu Daum? "Başkan için oynayın!" Mart ayındaki kongrede yeniden adaylığını koymak adına ortam oluşturmaya çalışan Aziz Yıldırım'a destek için, bir teknik direktörün verebileceği taktik işte böyledir... Kaz gelen yerden tavuk esirgenir mi? Başkan mutlu olsun ki, Daum'un saltanatı sürsün... Hayâl edemeyeceği rakamları F.Bahçe'de bulan Alman hoca, biliyor ki, geleceği Yıldırım'ın" elinde... Dolarların gözünü ışıl ışıl parlattığı Daum, bir maç öncesi, F.Bahçe için değil de "Başkan için oynayın" diye futbolcularını uyarıyorsa, bunun altında takım sevgisinin yattığını düşünenlerin sayısı tabii ki az olur... Hedef şampiyonluktan önce, başkan Yıldırım'ın yeniden koltukta iki sene daha kalması... *** Skor başarısıyla, bugüne kadar işi idare eden Alman hoca F.Bahçe'de antrenör değirmeninin iyi işlediğinin farkında tabii... Bugün "Arkasındayız" dediklerinin, yarın kötü günde kendisinin de arkasından "teneke" çalacaklarını adı gibi biliyor... Bu yüzden sahada olmadık taktik hatalarının önünü alamamasının sebebi telaş ve endişe... Saracoğlu Stadı'nın dışına çıkınca, esas gücünü kaybeden F.Bahçe'nin, en ateşli taraftarlarını otobüs otobüs deplasmanlara götürmesinin ana sebebi, her gittikleri yerde küçük bir Saracoğlu inşaa etmek... Ama görülüyor ki, canlı bombadan farksız bu guruplar, Türk futbolunun da her geçen gün bir adım geriye gitmesinin baş aktörleri... Yıkıyorlar, kırıyorlar, yakıyorlar... Bunlara "Dur" diyen çıktığı anda da, kan döküyorlar... İnsan maça giderken, kaşkolunu, bayrağını yanına alır... Bunlar önce kasatura, balta, bıçak, şimşir sopalarını "Bulunması gereken en acil malzemeler" niteliğinde görüp, deplasman deplasman dolaştırıyor... Hep aynı şahıslar, hep aynı yüzler, hep aynı menfaatçiler... *** Takımını seven, ona zarar vermez... Ama bunlar, aldıkları parasal yardımların karşılığını verebilmek için, en vahşi çarelere başvuruyor ve korku salıyor... Sivil hayatlarında siz hiç altında X5 BMW'lerle gezen amigo gördünüz mü? Bunların paraları öylesine bol ki, rantları öylesine yüksek ki, son model arabalara binmeleri, en lüks markaları giymeleri yadırganmamalı... Bunlar yönetimlerin en büyük güvencesi... Futbolcuyu, hocayı gönderdikleri gibi, günün birinde yönetimleri de gönderecek güçleri yüzünden paşa gibi hayatlarını sürdürüyor bunlar... Astıkları astık, kestikleri kestik... Hepsi kare kare televizyonlarda belli... Emniyet güçleri olay çıkartan bu isimleri sakın ola ki "Bilmiyoruz" demesin... Saçma sapan bir robot resimden, katili kıskıvrak yakalayan güç, televizyon karelerinden her istediği adamı, isterse - tekrar ediyoruz, isterse - bir saat içinde enseler... *** Rant ve tribün terörü yüzünden spor olmaktan çıkartılmaya çalışılan futbolumuzun kötü gidişatına takoz olmak hepimizin boynunun borcudur... Önce, yönetimler beslemeyecek, emniyet görmemezliğe gelmeyecek... Hele, güzelliklerin peşinde olanlar "Selo... Ne iş ?" diye alaya alınmayacak... Ve iş, sonrasında sahadaki futbolcuya düşecek... Ama esas mesele, zamanında sarı-lacivertli taraftar döven, her maçında ortalığı karıştıracak hareketlerde bulunan, sahada meslekdaşını kramponlarla çiğneyecek kadar gözü kara, tribünlere, şeref locasına el kol hareketi yapmayacak ve küfür etmeyecek bir kaptan bulmaktan geçecek... Fatih Akyel, duruşu, futbolu ve hareketleriyle F.Bahçe'de kaptanlık yapacak en son kişiyken, siz onu buna lâyık görürseniz, sonunda olacaklardan kimseleri sorumlu tutamazsınız... Balık sadece baştan değil, her tarafından kokmuş... Gel de bu balığı, damak lezzetiyle ye bakalım...