Herkesin bir güzelliği vardır... Kuzgun yavrusunu "Anka" gibi görür, kirpi yavrusunu "Pamuğum" diye severmiş hani... Yeter ki, düşüncelerimizi iyimserlik adını kullanılma... Sevmek zorun da kaldıklarımıza bile, onlara zoraki katlandığımızı hissettirmeden kucak açalım ki; arkamızda bıraktığımız iz kolay silinmesin... Ama bunu yapabilmek kolay değil tabii... Bir sigara paketi için adam öldüren, şehvet duygularını köreltmek için, hiç tanımadığı bir genç kızın dünyasını karartanların bulunduğu bir dünyada, etrafı güzel göre bilmek ne kadar zor... F.Bahçe ile yatıp, F.Bahçe ile kalkan muhabirlerin anlattıklarından yola çıkarak, bazen Aziz Yıldırım hakkında olumsuz eleştirilerde bulunuyoruz... F.Bahçe 'yi tesis zengini yapan, modern stada kavuşturan bir başkan, nedense, sevimli halini çirkinleştirmek için, elinden geleni yapıyor... Tüm basına eşit davranması gerekirken, bir kaçını koluna takıp, takımın özel uçağına alıp, özel haberleri sadece onlara sızdıran bir başkan, basınla arasındaki mesafeyi hep açık tutarak, bazen "sevimsiz durum" oluşturuyor... Hani, istemediği haberi yazdı diye, otel odasını basıp, dışarıda bekleyen diğer basın mensuplarının gözleri önünde, spor yazarını azarladığı gibi... Hani, bir gece kulübüne gelirken çekilen fotoğraflarına tepki gösterip, fotomuhabirlerine ağıza alınmayacak hakaretler yağdırdığı gibi... Hani, Saraçoğlu Stadı 'ndaki maç sonrası görüntüler yüzünden ağzından çıkan "acı biber sürülesice" sözlerin sahibi olması gibi... Hani, kızgınlığı yüzünden TSYD 'ye bir bildiri gönderip, F.Bahçe 'yi izleyen basın mensuplarına akredite işini mecburileştirmesi, onlara antrenman ve tesislerde kısıtlamalar getirmesi gibi... Bütün bu sevimsizliklerin sahibi, ne yazık ki, Aziz Yıldırım olmuştur hep... İşte bir son örnek size... Yer Saraçoğlu Stadı... Tarih: 24.Ekim.2004 Pazar... Sakaryaspor 'un hezimete uğratıldığı maç sonrası, soyunma odasında bir doğum günü partisi... Teknik direktör Daum 51, bir türlü takımda yer bulamayan Kemal Aslan da 23. yaşını kutluyor... Ortada büyük bir pasta, üstünde mumlar, etrafında bir kaç futbolcu! Ve arkada da, başkan Aziz Yıldırım ... Bu mutlu gün için, ne yazık ki, başkanın "katı kuralları" neticesi, soyunma odasına kimse alınmıyor... Kulüp fotoğrafçısı Mehmet Çatay tarafından çekilen resimlerden sadece bir tanesi, F.Bahçe 'nin resmi internet sitesine atılıyor... Yâni basına deniyor ki "Al sana bir fotoğraf... Tepe tepe kullan." Ve bizim basın da, eli mâhkûm, o tek fotoğrafı kullanmak zorunda kalıyor, haber atlamamak uğruna... Kimisi küçük, kimisi de kocaman... Ama bir gazete var ki, o herkesin kullandığı fotoğrafı değil, başka başka diğer karelerle beraber, hava atıyor spor basınına... O gazete Akşam ... Yâni başkan Aziz Yıldırım 'ın özel sempati duyduğu, özel uçağına aldığı, koluna girip samimi pozlarda dolaştığı Alaattin Metin 'in çalıştığı gazete bu, torpilli basın organı... Gazetecilerin, soyunma odasına alınmayıp, sadece kulüp fotoğrafçısı Mehmet Çatay tarafından çekilen doğum günü fotoğraflarından en az 10 değişik poz Akşam 'ın fotomuhabiri Doğan Çil 'e teslim ediliyor... İşte Alaattin Metin farkı! İşte, bir F.Bahçe Başkanı'nın basına yaklaşım tarzı... İşte, basını bile sınıflara ayırmış, onları eşit mesafede tutmayan bir yönetim anlayışı... Sinek küçük ama mide bulandırıyor... Sonra da o F.Bahçe Başkanı, tenkit edildiği vakit basıyor feryadı... Kınamalar, patronlara şikayetler, dolaylı yollardan haber göndermeler v.s... Eee sayın başkan "Her şey üstüme geliyor" diye feryat ederseniz, bu ters yola girdiğinizin bir göstergesidir... Sayın başkan.... Benjamin Franklin 'in dediği gibi "Herkese karşı uygar, çoğu insana karşı sokulgan, az kişiyle samimi, tek biriyle dost ol ama hiç kimseyle düşman olma!" Sevin herkesi, sevsinler sizi...