Sevincin üzerine sirke-limon!

A -
A +

Sevinmek... İnsanın her dakika yanında olmayan bir büyük duygu... Üzüntülerden, sıkıntılardan yol bulup, insan beynine girmekte zorlanan bir nazlı istek... Sadece atar değil, göz bebeklerinin kılcal damarlarına kadar dolup, bakışları değiştiren bir kutsal duygudur sevinmek... İnsanı insan yapan, yaşadığına şükrettiren, sadece kendisine değil, etrafına da ışık saçtıran ortak güzellik... "Gülünce gözlerinin içi gülüyor..." diyen İrfan Özbakır'ın hicaz şarkısında anlatmak istediği, ruhun güzelliklerinin dışa yansımasıdır sevinmek... *** Çok zor yakalanan bu olgu, bazen bir anda yerini mutsuzluk çemberinin içinde bulur... Çünkü birileri, çomak sokarak sizin sevinçlerinize darbe vurur, köstek olur... Kursağınızda tane tane takılı kalır sevinç dalgaları... Yolunu beklediğiniz mutluluk, tam avucunuzun içindeyken, canınız sıkılır, ruhunuz daralır... Doya doya yaşamak istedikleriniz güzellikler, birilerinin bencil keyifleri yüzünden sizin gözlerinizde ışıltı haline gelemez... Günlük yaşamdaki, el attığınız işlerin doğuracağı başarılar bile engellenir, isteyerek veya istemeyerek... "Hayatın tarzı budur" diye durumu kurtarmaya çalışsak da, içimizdeki sevincin, dışa yansımasına takoz koyanlar, bizden daha mutlu olurlar ya, işte budur insanı asıl yıpratan... Budur, başarınızın balık ağları ile örtülmesine engel olan... Budur, kıskançlık, bencillik ve beceremezliğin, kol kola girdiği kuvvet... *** Futbol tarihimizin unutulmayan kaç maçı vardır ki? Hep bir Macar galibiyeti ile övünmüşüzdür yıllar boyu... Berlin'deki, Turgay Şeren'in panter kesildiği Almanya karşılaşmasının hikayelerini anlatmışızdır hep... G.Saray'ın UEFA Kupası'nı kaldırdığı Arsenal maçı ve sonrası yaşananlar arşivlerin baş köşesinde yer almıştır... Dünya üçüncülüğünün geldiği G.Kore; Avrupa Finalleri'ne uzanan yoldaki, Yunanistan, Norveç karşılaşmaları... Ve de en son F.Bahçe'nin Sevilla zaferi... Bunlar unutulmaz 90 dakikalardan ilk akla gelenler... Bu maçların bitiminde Türkiye ayaklanmış, sokaklara dökülmüş, coşkunun en üst seviyesinde odaklanan spor severler, mutluluğun doruğuna erişmiştir hep... Ama birileri sevinirken, sadece kendini düşünen bazıları da, limon ve sirke karışımı döker gibi, sevinçlerin üzerini ıslatmıştır... Üstelik bilerek, üstelik, herkesin tepkisini çekeceğini hesap ederek... *** Sporu alet edip, kendisine vitrin hazırlayan Ahmet Çakar gibiler, asıl mesleklerinin kutsiyetini bırakıp, insanlığa daha fazla hizmet etmeyi akıllarından çıkarıp, okudukları, dirsek çürüttükleri, kitaplar arasında kayboldukları uykusuz gecelerin meyvesini, ne yazık ki, basit reyting malzemelerinin içine gömmeye çalışmıştır... Türk halkının bazı saplantılarını koz olarak kullanan, iddialı sözlerin sahipleri, giymeye söz verdikleri bikinileri bile reklam malzemesi yapıp, bir Sevilla maçının önüne çıkmıştır... Sanki o sahada Çakar koştu... Sanki, mücadeleyi o yaptı, golleri o kurtardı, penaltıları o attı... F.Bahçe'nin en çok konuşulması gereken maçı, Çakar'ın bikinisinin kurbanı oldu... Manşetler Çakar'ın bikinisi... Televizyonlardaki ana haberler bile Çakar'ın giymeye söz verip, sonra kıvırttığı bikini haberleriyle seyircinin karşısında... Türkiye niye bu kadar mesele yaptı bu bikiniyi anlamak mümkün değil... Koca F.Bahçe'nin Sevilla zaferini saçma sapan konuşmaların sahibi yok etti gitti... Ve o Volkan, penaltıları kurtarırken sanki boşa uçtu... Deivid'in o golleri güme gitti... *** Ahmet Çakar örneği sadece bir tanesi sevinçlerin ve mutlulukların törpülenmesi konusunda... Cumhuriyet Gazetesi'nin ödül töreninde "Son 10 Yılın Spor Adamı" seçilen F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın, ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşma bir mesaj değil, dersti adeta: "Bana, F.Bahçe şampiyon oldu diye ödül veriyorsunuz... Çünkü başarılar sadece şampiyonluğa endekslidir Türkiye'de... Oysa ben isterdim ki, Aziz Yıldırım, boks salonu yaptı, sarı-lacivertli sporcuların hepsine büyük imkanlar ve tesisler sundu... Keşke bunun için ödül alsaydım" "Son 10 Yılın Spor Adamı ödülüne" sevinemeyen bir başkan düşünebiliyor musunuz? Çünkü biz, kimlere ne için rütbe takılacağını gerçekten bilmiyoruz... Amigolara bedava bilet veren başkanların alkışlandığı "En büyük başkan bizim başkan" diye yere göğe sığdırılamayan futbol dünyamızda, Sivasspor'u zirvede taşıyan, yönetim, teknik direktör ve para almadan aslanlar gibi mücadele eden futbolcuların heveslerini kursaklarında bırakıyoruz... "Ahmet Çakar'ın bikinisi" gibi, gündemi fuzuli meşgul eden saçmalıklar, sevinmesi gereken insanların heveslerini kırıyor ve küstürüyor... Onların "Gülünce gözlerinin içi gülmüyor" ne yazık ki... Çünkü Türkiye, ciddi işlerden mutluluk çıkarmasını bilmeyen ama en olmadık insanları, hak etmediklere yerlere koyan bir ülke... Bikininin bile örtemediği ayıplarla meşgul, bir ülkeyiz vesselam...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.